Her şey olması gereken zamanı bekler.
Güne keyifle uyandım diyemeyecektim çünkü hiç uyumamışım. İçimdeki nefret ve sinir bütün uykumu kaçırmıştı. Bir an önce abimin evden çıkmasını bekliyordum. O şirkete gidip bunun hesabını soracaktım. Zaten neden güvenmiştim ki onlara...
Uykusuz bir gecenin ardından, sabahleyin ablam beni kahvaltıya çağırdığında kalkmak istemedim. İştahım yoktu. İstemsizce çıkan karnımın guruldama sesi odayı doldurunca ablam kolumdan tuttu.
"Ay Dilara nazını çekemem, iki lokma bir şey ye bari. Bütün gece somurtup durdun. Neden uyumadın onu da anlamadım?"
"Aç değilim abla!"
"Dilara kalk şurdan, başlıycam şimdi," diye bağırdı ablam. Oflanarak yatağımdan kalktım ve banyoya geçtim. Elimi yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra aynaya baktım. Yüzümden sinir küpü olduğumu anlamıştım. Uykusuz olmamama rağmen göz altlarım hafifçe şişmişti. Derin bir nefes alıp banyodan çıktım. Kahvaltı masasına doğru gittiğimde, abim ablam ve annemin kahvaltıya başlamadıklarını gördüm. Abim çatalıyla porselen tabağa ritimli bir şekilde vurup bana bakıyordu.
"Kusura bakmayın, beklettim," deyip masaya gittim.
Annem, "Önemli değil, kızım," deyip hafifçe gülümsedi.
"Bir sıkıntı yok, değil mi Dilara," diye sordu abim. Büyük sıkıntı var abi...
"Hayır abi, yorgundum sadece biraz," diye cevap verdim. İçimden hiçbir şey yiyip içmek gelmesede, herhangi bir şey belli etmemek adına ufak tefek bir şeyler atıştırdım. Sadece abimin bir an önce evden çıkmasını bekliyordum. Çünkü ancak o zaman evden nereye gideceğimi söylemeden çıkardım.
Abim çayından son yudumları aldıktan sonra annemi öpüp evden çıktı. Kapı kapanır kapanmaz, ışık hızıyla masadan kalktım ve odama geçtim. Topuz olan saçıma dokunmadan üstümdeki geceliğimi çıkarıp, beyaz bir tişört ve siyah pantolon, üstüme de gri uzun bir hırka giyindim. Cebime yol parasını da koyduktan sonra odamdan çıktım. Dış kapıya doğru hızla giderken annem seslendi.
"Kızım nereye?"
"Aman anne bırak. Abim yok, nereye giderse gitsin. Şu suratını düzeltip de gelsin," diyen ablamın sesi geldi arkadan.
Ayakkabılarımı giyinirken ceplerimi kontrol ettim. İmzaladığım kağıtları unutmamıştım. Hızlı adımlarla kendimi dışarı attım. İstikamet Korkmaz Tasarlama...
Ana yola doğru hızlı adımlarla giderken, ileriden Selçuk'un bana doğru geldiğini gördüm. Hızlı hızlı yürüdüğümü fark edince olduğu yerde durdu ve benim ona doğru gelmemi bekledi. Sonunda yanına vardığımda gülümseyen suratı birden düştü."Hayırdır, bir sıkıntı mı var?" diye sordu kolumdan tutarken.
"Kandırdılar beni. Onun hesabını sormaya gidiyorum," dedim.
"Bir dakika. Ne kandırması?"
Cebimden imzaladığım kağıdı çıkarıp ona uzattım. Bir bana bir kağıda bakıp durduktan sonra okumaya başladı. "Değerlendirme sözleşmesi diyerek iş şözleşmesi imzalattılar bana. Fesh etmek içinde 200.000 TL ye ihtiyacım var."
Şok olmuş bir biçimde bana baktı. Sonra anlamlı bir şekilde kafasını salladı. "Ben bu bokun içinde bir bok olduğunu biliyordum. Kimse kimseye 40.000 TL uzatmaz bu işten öyle. Sen bunların teklifini nasıl kabul edersin? Bunlar yüzünden ölmek üzereydik Dilara!"
"İnan Selçuk, ben de bilmiyorum. O orkestra cezbetti. Büyük yanlış yaptılar. "
Daha fazla vakit kaybetmeden Selçuk'u orada bırakıp ana yola doğru yürüdüm. Hızlı adımlarla durağa ulaştığımda Selçuk'un da peşimden geldiğini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
Chick-LitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...