En kötü ihtimal bile belirsizlikten iyidir.
Uykusuz geçen üçüncü gecem. Soğuk duştan sonra tekrar uyuyamamıştım. Uyuyamıyorudum çünkü kafam çok doluydu. Düşünmekten bir uyku moduna geçemiyorum. Asıl garip olanı, düşünüp düşünüp bir sonuca varamamaktı. Bir elimdeki kağıda baktım bir de komodinde duran kaleme. Ne yapmam gerektiğini bilemiyordum.
O an artık bir karar verebilmiştim ve kalemi kağıdı her şeyi bir tarafa atıp müzik dinlemek istedim. Müzik beni rahatlattığı için uzun süre sonra uyuyabilmiştim.
Gözlerimi açtığımda üstümdeki ağırlığın biraz hafiflediğini hissettim. Doğruldum ve saate baktım. 12.05 idi. Eskiden bu saatlerde kursa giderdim. Selçuk'la takılıp sohbet ederdim. Ama şimdi ne yapacağımı bilemez haldeyim. Olaylardan çok etkilenen biri de değildim. Neden böyle bir çıkmaza girmiştim ki..?
Kahvaltıya geç kalmamak için odamdan çıktım. Ablam daha yeni hazırlıyordu. Neyse ki bugün kahvaltıya yetişebilmiştim. Kahvaltımı birkaç dakika içinde yaptıktan sonra odama geri döndüm. Yatağıma oturdum ve komodindeki kağıdı elime aldım. Okudukça kafamda sesler oluşuyordu. Bazıları mantığımın sesi bazıları gaipten sesler... Bir anda durup düşündüm. Bir şeyler yapmalıydım. Böyle beklememeliydim. Hemen bir iş bulup çalışmalıyım. Kağıdı kalemi bir köşeye bıraktım ve giyinmek için dolabıma yöneldim. Koyu yeşil hırkamı ve siyah pantolonumu giyindim. Telefonumu cebime alıp odamdan çıktım. Evin sessizliğini dinlediğimde herkesin işe gittiğini anladım. İşte bu evde çalışmayan tek kişi bendim. Bu sessizliği bozan bendim..
Dışarı çıkmak için kapıyı açtığımda karşımda zile basmak üzere olan Müge'yi gördüm.
"Müge?"
"Nereye?" diye sordu.
"İş için çıkıcaktım. Ama geldiysen bir kahve içeriz," deyip içeriyi işaret ettim.
"Aslında kahve için gelmedim, seninle beraber gelmek istiyorum. Sana destek olmak için," dediğinde gülümsedim ve kapıdan dışarı çıktım.
"Çok iyi olur gerçekten, gidelim." deyip koluna girdim. Dışarı çıktığımızda önce derin bir nefes aldım ve caddeye doğru yürümeye başladık. Bu sırada sohbet ediyorduk.
"Nereye gideceğiz," diyerek imalı bir şekilde sordu.
"İçimden bir şeyler engel olmadığı sürecede, ayaklarımın beni götüreceği yere," dedim hafifçe gülümseyerek.
"Ben biliyor gibiyim de neyse..."
Caddeye ulaştığımızda beş dakika boyunca bekledik. Beş dakikanın sonunda otobüs geldi ve bindik. Yoldayken hiç konuşmamıştık. Ama yol boyunca Müge'nin sürekli gülümsemesi dikkatimi çekmişti. Kafamdaki bütün sesleri susturup içimdeki sesin beni götürdüğü yere gidiyordum. Yanlışları düzeltmem gerekiyordu. Böyle her gece düşünerek vakit kaybedemezdim.
Otobüsten indiğimizde birkaç saniye karşımdaki şirkete baktım. Müge'de benim gibiydi.
"Ben onunla konuşurken sen de yanımda durur musun?" diye sordum.
"Hayır tabii ki de. Ben seni kapının önünde bekleyeceğim. Adam yanlış anlamasın seni," dediğinde kafamı salladım. Güvenlik kulübesine baktığımda boş olduğunu gördüm. Geçeni gibi zorluk çıkartmadan kolayca içeri girebilecektik. Hızlı adımlarla içeriye doğru yürümeye başladık. Şirketten içeri girdiğimizde bütün çalışanların gözü üzerimizdeydi. Hatta bazıları kulaktan kulağa bir şeyler de diyorlardı. Etrafımı süzdüm ve merdivenlere doğru yavaşça ilerledik. Müge'nin hızı benden çok daha yavaştı çünkü ilk defa buraya geliyordu ve etrafına bakınmadan edemiyordu. Bir üst kata vardığımızda Görkem'in odasına doğru ilerledim. Onunla konuşmam gerekenler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...