Keyifsiz...
Ruh halim bundan ibaretti. Yaptığım hiçbir şey keyif alamıyordum. Kırık kalbim bana rahat vermiyordu. Aklım bana boşuna bir şeyler yaptığımı söylüyordu. Boşuna geldin. Boşuna kabul ettin gibi. Bir özürü bile kursağımda bırakan adamın şirketinde çalışmaya değer miydi? İnsanlık yapıp karşılığında hayvanlık görmek.. Bu film bir yerden tanıdık geliyordu...Şirkette çıkış vaktine yaklaşmıştık. Geldiğimizden beri Sinan'ın önüme koyduğu işle ilgileniyordum. Önümdeki yüzlerce renkten oluşan şeritleri kırmızı, sarı ve siyah sırasında dizmeye çalışıyordum. Sinan'ın kısaca açıkladığına göre bunlar tasarlanacak yeni kıyafetin parçalarıydı. Bu işi yapmaktan sıkılmıyordum aksine stres atıyordum.
Kafamı hafifçe cama doğru çevirdiğimde Görkem ve Sinan'ı konuşurken gördüm. Görkem sabahki gibi bir şeyler çizmiyordu. Daha çok dinleniyormuş gibi görünüyordu. Onları izlerken Görkem'in kafasını birden bu yöne çevirdiğini gördüm. Ona daha fazla bakmak istemediğim için kafamı yavaşça çevirdim ve işime devam ettim.
Birkaç dakika sonra Sinan yanıma geldi ve çıkmamız gerektiğini söyledi. Önümdeki şeritleri dikkatle toplayarak getirdiği kutuya koydum ve kendi etrafımı toplamaya başladım. Son kez cama baktığımda Görkem'in ayakta olduğunu ve pencereden dışarıya baktığını gördüm.
"O, gitmiyor mu?" diye sordum Sinan'a camın ardını işaret ederek.
"Boşver onu sen. Seni bırakayım mı, ne dersin?" dediğinde alamadığım cevap için bir hüzün yaşadım. Sadece iki saniye falan...
"Zahmet olmayacaksa olur," deyip hafifçe gülümsemeye çalıştım.
"Olmaz," dediğinde kutuyla beraber önden çıktı. Odamın kapısını kapatıp yavaş adımlarla Sinan'ı takip ettim. Koridor boyunca yürürken, Görkem'in kapısının önünde durdum kısa bir süre. Aklıma gelen, hiçte parlak olmayan fikirle debeleniyordum şu an. Hayır, asla kapıyı açıp kaçmamalıydım. Aklımın salak fikirlerini dinlemeden hızla yürüyüp Sinan'a yetişmeye çalıştım. Sonunda arabaya yerleştiğimde yeniden Sinan'ın dediği hiçbir şeyi duymuyordum. Saat akşamın sekizine gelmek üzereydi. Abim evde olabileceğini düşündüğüm için Sinan'ın cadde üzerinde bir yerde bırakmasını istemiştim.
Eve vardığımda ilk iş günümün nasıl geçtiğiyle ilgili ablam ve annemden sorular cevapladıktan sonra odama geçip üstümü değiştirdim. Üstümdekileri hışımla çıkartıyorum. Kırıklığımdan sinirleniyordum. Bu böyle olmamalıydı! Ben bunu istemiyordum. Özür dilemeyi sevmediğim halde özür diledim, bunun benim için değerini bilmiyordu Allah'ın kalpsizi! Üzülmem mi gerekiyordu, sinirlenmem mi gerekiyordu bilmiyordum artık..
✳️
Yeni bir sabaha alarmımla birlikte uyandım. Yataktan kalmayı hiç istemiyordum. İsteksizlik başa gelmişti. Yine de sadece kazandığım paranın hakkını verebilmek için kalktım. Kısa sürede bir şeyler yiyerek evden çıktım. Durağa doğru yürüdükçe ayaklarım geri gitmek istiyordu. Ne olursa olsun gidecektim zaten, asla aklımın sesini dinlemeyeceğim.
Şirkete vardığımda iki siyah arabanın da kapının önünde olduğunu gördüm. Biri Sinan'ın, biri de Görkem'in olmalıydı. İçeriye girmeden önce binayı baştan aşağıya süzdüm. Beş katlı büyük bir şirket olmasına rağmen sadece iki katından haberdardım. Diğer katlarda başka çalışanların odası vardır muhtemelen. Binayı süzüşümü mavi gözlere denk gelmemle birlikte durdurdum. Camın ardında ayakta ve elleri cebinde bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırdım ve içeriye doğru yürüdüm. Yeniden bir dağınıklıkla karşılaşmıştım. Önceki gün dizdiğim şeritlerden belki binlerce tanesi yerdeydi. Aralarından yürüyerek merdivenlere ulaştım. Yavaş adımlarımla çıkıp odama doğru ilerledim. Görkem'in kapısının önünden geçerken hafif uğultuların sesini duysamda merak etmedim. Nasılsa ne olup bittiğini odamdaki camdan görebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...