Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Gözlerimi hafifçe açtığımda ilk gördüğüm surat iç geçirmeme neden olmuştu bir anda. Birkaç saniye boyunca ne olup bittiğini idrak edemedim. Gözlerimi hafifçe kapatıp düşünmeye başladım: Sinan, alışveriş arabası, merdivenler ve karanlık. En son düşüyordum! Ve şu an Görkem'in odasında kanepede uzanıyordum. Farkındalığımla beraber gözlerimi açtım ve doğrularak oturdum. Burnumun ucunda limon kolonyasının kokusunu almıştım. Sanırım uyanmamın sebebi buydu. Kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda Sinan ve Görkem'in başımda durduğunu fark ettim. Görkem'in elinde kolonya vardı. Uyandığımı gördüklerinde şaşkınlıkla baktılar. Sinan yanıma oturdu ve kollarıyla omzumu sararak sarıldı.
"Oh be, uyandın!"
Sinana kızmak için kollarını çözdüm ve ona yöneldim.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Kızım asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Adam akıllı eğlenelim dedik. Arabaya girip manyak manyak bağırdın, bi hareketsiz duramayıp arabanın yönünü değiştirdin. Az daha bodoslama merdivenlere girip o kafanı yaracaktın. Hem sen niye hemen bayılıyorsun be, Görkem zaten son anda tuttu seni."
Sinan'ın dediklerinden sonra sinirim biraz olsun azalmıştı. Çünkü konuşmasındaki hüzünü hissedebiliyordum. Pişmandı. Ama bu yine de sinirli olmadığım anlamına gelmiyordu.
"Ehliyetini zıkkımın kökünden aldığın için düşmem normal," deyip gözlerimi devirdim.
Omzumdan tutup sarsmaya başladı beni. "Düşmedin hayatım, Görkem senin o vahşi bağırışlarının sesini duyup balina saldırısına uğradın diye hızlı hızlı yanımıza geldi ve merdivenlerde seni görünce tuttu seni. Tabi sen uyumuştun o sıra."
Kafamı kaldırıp Görkem'e baktım. Teşekkür edecektim ama bir anlık dürtüyle durdum. Neden teşekkür edeyim ki? Bu sefer 'Teşekkürünüz umrumda değil, çünkü umrumda değilsiniz' demeyecek miydi? Bu yüzden sadece hafif gülümseme yolladım. Donuk ifadesiyle hiçbir şekilde mimik bile oynatmadan bakmaya devam ettiğini gördüğümde daha fazla bakmaya dayanamayıp kafamı indirdim. Onun her ifadesiz suratını gördüğümde sinirleniyordum. İnsan yalandan da olsa bir gülümser..
Görkem, "Bundan sonra buranın bir çocuk parkı olmadığını unutmazsanız çok memnun olurum." deyip pencereye doğru gidip sırtını bize döndü.
Görkem'in söylenişine karşı Sinan ayağa kalkıp cevap verdi.
Sinan, "Ne demek çocuk parkı Görkem?" diye sertçe cümleye başladığında, Görkem yavaşça önüne döndü. "Buranın çocuk parkına döndüğünü düşünüyorsan sen ilk uyarıyı kime yapman gerektiğini biliyorsun. Çalışma vaktinin dışında eğlendik diye çocuk parkına mı dönüyor burası?"
"Akın saçmalama, sen benim ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun." deyip tekrar pencereye döndü.
"Görkem, olmaz böyle. Sen her şeyde haklı olamazsın. Çok sinirlendirdin beni. Ben istifa ediyorum," deyip masaya doğru yakınlaştı. Şaşkınlıkla kalakaldığımda Görkem'in omzunun üstünden Sinan'a baktığını gördüm. Görkem'in bakışından sonra Sinan gülmeye başladı.
"Oğlum, sana şaka da yapılmıyor, hemen üzülüyorsun," deyip Görkem'in yanına gitti. Ayağa kalktım ve gitmek için hazırlandım. İkinci lafımı da yiyip cevap veremeden gidiyordum. Kendi odama gidip kalan zaman geçene kadar piyanomu çaldım. Çıkış vakti geldiğinde eve gidip dinlendim. İki gün boyunca yaptığım her şey rutin bir şekilde devam etti. Tekrar şirkete gel, piyano çal, tek başına yemek ye, eve git... Döngü bu şekildeydi. İki gün içinde tek değişkenlik gösteren şey duygularımdı. İçimdeki burukluk seviyesini arttırmıştı. Uzaklaştıramıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...