KALP VS MANTIK

234 12 0
                                    

Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Görkem'in dediklerini duyduktan sonra kalbim atmayı bırakmıştı sanki. O paldır küldür, kendini göstere göstere atan kalbim bugün çok yavaş atıyordu. Ölmemiştim, ama öldürmüş kadar can yakıyordu. Keşke bilmediğinle kalsaydın diyordum bazen.

Çok yorgun ve bitik bir şekilde Görkem bizi yeniden dağ evine getirmişti. Yol boyunca hiç konuşmamıştı. Belki de ben duymamışımdır. Söylediği şeyin pişmanlığını yaşıyordu. Bir süre evin önünde öylece, arabanın içinde beklemiştik. Görkem koluma dokunduğunda irkilmiştim. Sanki yanımda olduğundan yeni haberim oluyordu. Arabada olduğumu yeni anlıyordum. Bilincim bir süre kapanmış gibiydi ve onun dokunuşuyla tekrar açılmıştı.

"İyi misin?"

Aslında bu sorunun cevabı gayet netti. Hiç iyi değildim. Kendimi hiçbir şekilde iyi hissetmiyordum. Bu yüzden ona cevap veremedim. Suskunluğumdan anlamış olacak ki arabadan inmişti. Dönüp benim kapıma doğru geldi. Ayağım hâlâ çok ağrıyordu ama umurumda değildi. Görkem yine de beni kucağına almıştı daha kötü bir hale gelmemesi için. Titreyen kollarımı onun boynuna sardım.

"Çok üşüyorum," deyip kolumu boynundan çektim ve diğer kolumu ufalamaya başladım. İstikametini değiştirdi ve başka bir yöne ilerlemeye başladı. Beni nereye götürdüğüne bakmıyordum bile. Sımsıcak bir havanın geldiğini hissettiğimde beni şöminenin önüne getirdiğini anladım. Dikkatle beni yerdeki yastığa yerleştirdikten sonra ortadan kayboldu. Her tarafım çamurluydu. Kıyafetlerim ıslak değildi ama buz gibiydi. Ayağım çok ağrıyordu. Ayaklarımı yavaşça şömineye doğru uzattım. Burkulan ayağımdan ayakkabımı ve çorabımı da dikkatle çıkardım. Belki ağrısı biraz diner diye ufalamaya başladım. Bir yandan da gözlerim gözyaşı depoluyordu. Düşmemek için zor duruyorlardı gözümde. Ellerim çamurlu olduğu için bileğimin dışından gözlerimi silmeye çalıştım. Benim günahım neydi?

Elinde birkaç eşya ile Görkem bir odadan çıkıp yanıma gelmişti. Biraz ilerideki yastığın ucundan tutup yanıma kadar çekiştirdikten sonra üstüne oturdu.

"Duş almak ister misin? Kendini daha iyi hissedersin."

Aslında önerisi çok mantıklıydı. Ama hiçbir şekilde kendimi iyi hissettirmeyeceğine eminim. Gözümden istemsizce düşen yaşı silip kafamı olumsuz anlamda sağa sola salladım.

"Dilara, korkacak bir şey yok. Benim yanımda güvendesin."

Bu cümlesinden sonra iç çektim. Nasıl korkacak bir şey yoktu? Ölüm tehlikem varken... "Neden ben?! Benim ne suçum var? Ben ne yaptım ona da beni öldürmek istiyor?" diye bağırarak ona döndüm. Derin bir nefes aldı ve bakışlarını şömineye çevirdi. Bunun anlamını biliyordum. "Söyleyemem."

Koluna dokundum ve konuşmaya devam ettim. "Söyleyeceğin şey, ilk söylediklerinden daha korkunç olamaz! Bunu da söyle. Turgut Asil'e ne yaptım ben? Benim ne suçum var?"

"Adam, senin benim yanımda çalışmanı kıskanıyor! Orkestra günü, sana tasarladığım o kıyafeti giydiğinden beri adam sana kafayı takmış! Kendime de kızıyorum o kıyafeti tasarladığım için. Tasarımlarımızı çalması bile sana bağlı bir şeydi. Sırf seni kendi şirketine getirebilmek için yapmıştı bunu. Elimden geldiğince onu senden uzak tutmaya çalıştım. Seni görmediği her gün çıldırıyor adam! Seni önce hastanede benim yanımda, sonra da evime geldiğini öğrendiğinde ikimizi de öldüreceğini söyledi. Tüm sebebi bu işte! Merak ettiğin daha fazla bir şey var mı? Oldu mu? Bütün sorularını cevaplayabildim mi? Bütün bu olanların arkasında senin sadece tek bir suçun var. O da, sadece güzel olman..."

Görkem bunları söylerken kalbim devreleri yakmaya başlamıştı. Açıklamalarından çok şaşırdığım başka bir nokta vardı. Görkem ilk defa benimle bu kadar uzun konuşmuştu.. Birkaç saniye gözlerimin içine derince baktıktan sonra yanımdan kalkıp gitti. Nefes alış verişlerim düzene oturduktan sonra kafamı yeniden şömineye çevirdim. Kendime geliyordum yavaş yavaş. İçimdeki korku yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Burada güvendeydim. Buna inanmak istiyordum. Turgut denen adam beni uzun süredir takip ediyormuş anlaşılan. Belki Görkem benim yüzümden yaralanmıştı. Evine gittiğimde daha yarım saat bile olmadan bomba atılmıştı. Beyin fırtınası yapmaya başladığımda, evde neden istenmediğimi belli eden hareketlerini hatırladım. Her şey bunun yüzündendi. Bana gitmem gerektiğini defalarca söylemişti o zamanlar. Şimdi ise bunun bedelini burada kalarak çekmem gerekiyordu. Kahrolası merakım olmasaydı olay hiç bu taraflara gelmeyecekti belki de...

PİYANİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin