Kafede olanlardan sonra eve dönmüştüm. Sinan'ın hemen ardından Müge de sinirle terk etmişti kafeyi. Sena ile birlikte anlamsızca bakıştıktan sonra daha fazla beklemeden kalkmıştık bizde. Derin bir nefes alarak bunalım kokan yatağıma uzandım. Hava kararmak üzereydi. Ellerimi kafamın altında birleştirdim ve gözlerimi kapatarak düşünmeye başladım. İçimde garip bir his vardı. Biraz endişeliydim. Yarın ne olacak, nasıl olacak? Gerçekten Görkem ile aramızdaki sorunu halledebilecek miydik? Bu soruların beni daha çok meraklandırdığını anladığımda başka bir şey düşünmeye karar verdim. Sinan'ın söylediklerini mesela... Ona güvenmeli miydim? Gerçekten Görkem benden hoşlanıyor olabilir miydi? Eğer öyle bir şey olsaydı şimdiye kadar anlamaz mıydım? Bunu anlayabilmek için kendimi tembihledim. Gözlerinin içine bakacağım, hareketlerine, en küçük mimiğine bile dikkat edeceğim. Böylece emin olabilirdim belki de. Kalbimin bana bu konuda ihanet edeceğini düşünüyordum. Çünkü devreye o girdi mi hiçbir şey yolunda gitmiyordu...
Düşüncelerimi yarıda kesen telefonuma gelen bildirim sesi olmuştu. Komodinin üzerindeki telefonuma uzandım. Sinan'dan mesaj gelmişti.
Zor olsa da Görkem'i ikna edebildim... Yarın kesin geliyorsunuz. Saat 12:00 da hazır olun.
Derin bir nefes alarak telefonumu göğsüme bastırdım. Birdenbire bir heyecan bastırmıştı. Umarım yarın her şey çok güzel olacaktı.
Ertesi sabaha çok heyecanlı uyanmıştım. İçim kıpır kıpırdı. Bir hafta sonra ilk kez odamda tek başıma değil ailemin yanında kahvaltı yapıyordum. Annemin yüzü gülerken, ablam "Sende bir şeyler var," bakışı atıyordu. Bakışların beni çok utandırmaması için onun yüzüne çok bakamıyordum. Onlara bugün iş yerinde bir toplantı olacağını söyleyerek evden çıkmıştım. Caddede siyah arabasıyla Sinan beni bekliyordu. Ona doğru yürürken dejavu olmuştum. Bir zaman Görkem de beni arabasıyla bu caddede beklemişti. Sinan'ın arabasının da siyah olması, bir an içinde Görkem olduğunu hissetmeme neden olmuştu. Neyse ki, çok sürmeden bu hissim kaybolmuştu. Arabaya yanaştığımda içeridekinin Sinan olduğuna emin olmak için ön cama yöneldim. O olduğunu gördüğümde, ön koltuğa atmıştım kendimi. Şaşırtıcı bir şekilde düşünceliydi. Beni sonradan fark etmişti. Küçük bir tebessüm yolladıktan sonra arabayı çalıştırdı. Onun keyifsiz halini görünce kendimi kötü hissetmiştim. Koluna dokundum.
"Sinan, iyi misin?"
Birdenbire irkildi. "Bu nasıl soru? Tabii ki de iyiyim. Bugün güzel bir gün olacak. Hem sen beni boş versene. Sena'nın evini tarif et."
Enerjisi beni pek tatmin etmese de, yolu tarif etmiştim. Ne kadar normal görünmeye çalışsa da, onu eski Sinan gibi hissedemiyordum şu anda. Dün, Müge'nin sinirden öyle söylediğini ve onu ciddiye almaması gerektiğini söyledim.
"Saçmalıyorsun kanki, ben... Ben neden bunu ciddiye alayım ki? Benimle böyle konuşan ne ilk ne son kişi. Lütfen beni düşünme. Kendini düşün."
Genişçe gülümsemesine sevinmiştim. Onunla daha sonra eğlenebilirdim. Şu anda çok utangaçtım ve içim kıpır kıpırdı. Sinan arabayı durdurur durdurmaz Sena'ya geldiğimizi ve kapının önüne çıkması için mesaj attım. Birkaç dakikanın sonunda cevap ancak gelmişti.
Müge hazretleri sorun çıkartıyor. Gel de şunu da dışarıya çıkaralım...
Dünden sona Müge'nin gelmeyeceğini düşünüyordum. Çünkü Sinan ile tartışmışlardı. Sena'ya Müge isterse gelmeyebileceğini anlatan kısa bir mesaj attım.
Kızım sen kafayı mı yedin! Bu salak olmasa sizin planınız olmayacak!
Bu mesajı gördükten sonra kısa süren bir tedirginliğin içine girdim. Hem... Niye tedirgin oluyordum ki? Müge planın herhangi bir parçasında önemli bir durum taşımıyordu. Gelmese de olurdu. Sonuçta Sena onun görevini fazlasıyla üstlenirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...