APTALLIK

609 24 2
                                    

Multimedia : Selçuk TUFAN

Görkem'in suratı görülmeye değerdi. Keskin gözleri ondan daha çok korkmama sebep oluyordu. "Aksiyon mu istiyorsun?" dediğinde sadece korkuyla suratına baktım.

"Sinirlenme ortak, onu ben getirdim buraya?" dedi Sinan ikimizin arasına girip bizi birbirimizden uzaklaştırarak.

Boğazımdaki düğümü çözdükten sonra Sinan'a döndüm. "Niye getirdin beni buraya? Ben arkadaşlarımla dışarıda olabilirdim!" dedim.

"Özür dilerim kanki. Yaşamanı garanti altına almam gerekiyordu çünkü bar sahibi seni hedef almıştı." dediğinde yutkundum. Şaşkınım çünkü anlamıyorum.

"Ne hedefi?" dediğimde Sinan kollarımdan tutup berjere oturttu beni.

"Önce bir sakin ol, sonra her şeyi anlatacağım. Söz," deyip elindeki dosyaları yanımdaki masaya bıraktı.

"Arkadaşlarımın yanına gitmem gerek! Ne söyleyeceksen çabuk söyle!" deyip ayağa kalktım. Omuzlarımdan tutarak beni tekrar oturttu.

"Tasarımımızı çaldılar." deyip masadaki dosyayı işaret etti. "Bu mekandaki herkes birbirini tanıyor ama siz geldiğinizde yabancı oldunuz. Biz gizlice geldik çünkü tasarımımızı onların elinden almamız gerekiyordu. Siz gülüşürken hırsızlardan biri seni işaret etti. O kahkahanı patlatmasan olmazdı sanki! Gözünü kırpmadan seni öldürebilirdi. Onlar bizim rakibimiz, düşmanımız! Burada ne işiniz vardı? Yanındaki uzun boylu adam sevgilin miydi gerçekten?" Ağzım açık, kaşlarım çatık ona bakıyordum. Konuyu Selçuk'a getirdiğine inanamıyorum.

Görkem, "Akın kafayı mı yedin! Bırak kızı gitsin!" deyip üstündeki ceketi çıkardı ve bize sırtını döndü. Onun sesiyle ona döndüğümde Sinan konuşmaya devam etti.

"Gözünü seveyim ya. Az bırak biz bize sohbet ediyoruz. Zorun mu v- Görkem!" deyip masayı devirerek onun yanına gitti. Sinan'ın bu ani tepkisinden ödüm kopmuştu! Ne olduğunu merak ettiğim için aynı hızla onların yanına gittim. Görkem'in sırtı bize dönük olduğu için karşısına geçtim ve vücuduyla karşılaştım. Oh, my Gad!

İlk defa bir erkeğin vücudunu görmeme mi şaşırayım yoksa kurşun sıyırmış belinin kanadığına mı üzüleyim? Mavi gömleğinin bütün düğmelerini açmış vücudunu sergiliyordu.

Sinan, "Kurşun sıyırmış!" deyip etrafına bakındı. Gözlerim Sinan'ın üstünde değildi ama ne yaptığını anlayabiliyorum. Gözlerim, kitlendi. Selçuk elinde büyük bir kumaş ile gelip yaraya bastırdı onu. Yaranın kapanmasıyla birlikte birden afalladım. Evet itiraf etmeliyim. Gözlerimi alamadım ve bu bir rezillik.

Gözlerimi vücudunu süze süze gözlerine değdirdiğimde gerçekten rezil olduğumu anladım. Alayla gülümsüyordu.

"Kurşun sıyırmış," dedim titrek sesimle kanı bastırdığı yeri göstererek.

"Aynen, kurşun!" deyip onayladı beni. Konuşmasında bile alay vardı. Rezil olduğum belli.

"Hastaneye gidin," dedim dolabı karıştıran Sinan'ı işaret ederek.

"Gidemeyiz. Merak etme, iyiyim," deyip alaylı gülüşünü sakladı.

"Merakımdan değil, şeyden. Yani şey için, çok kötü olmuş başka yaralı var mı?" diye saçma sapan konuştuğumda cevap vermeden Sinan'a döndü.

"Doktor gelecek şimdi. Şunu da düzgün bastır ben dışarıdan adam akıllı bir şey bulana kadar. Kızım yardım etsene sende," deyip hızla siyah perdenin ardından kayboldu. Bana mı söyledi o?

Görkem'e doğru döndüm.

"Sen gidebilirsin. Ama önce lavoboda kurulan," deyip yarayı bastırdığı kumaşı yere bıraktı. Üstündeki gömleği çıkartırken tekrar arkasına döndü. Çıplak sırtına anlamsızca baktım. Evet, hatları sporcu olduğunu söylüyordu bana. Ya da her neyse! Belinden aşağıya doğru daha fazla kanın aktığını gördüğümde kendimi müdahale etmek zorundaymış gibi hissettim.

PİYANİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin