Multimedia : Sena ŞEKER
Sert bakışların hükmettiği akşam yemeği sofrası çok sessizdi. Abimin sönen sinirleri küllerinden doğmuş gibi yine canlıydı. Bu sefer başka bir şey öğrenmiş olabilir mi? O kadar değildir. Zaten sessizliği bozan abimin sesi neden olduğunu açıkladı.
"Ben olmasam, bu iki manyak seni yalanlarıyla oynatacak haberin yok!" dedi. Bu cümlesi anneme hitaptı.
"Oğlum sen de çok abartıyorsun ama," deyip cevapladı annem.
"Anne, Ela beni kandırıp o aptal nişanlısıyla buluştu!"
"E ne var bunda oğlum? Genç kız, buluşmasın mı?"
"Sorun o değil anne! Yalan söyledi!"
"Affediver, büyüklük sende kalsın," dedi ama abim hala sinirliydi. Gözlerini ablama dikerek ayağa kalktı. Çatalını tabağa vurup odasına geçti. Abim gidince ablam anneme yaklaştı.
"Anne Kadir çok ısrar etti yoksa gerçekten gelecektim,"
Annem gözlerini tabağından ayırmadan ayağa kalktı. "Sorun değil kızım. Arkanızı toplamak benim işim zaten," deyip elindeki tabağı mutfağa götürdü. Annem de alınmıştı ablamın davranışına karşı.
Saatin geç olduğunu gördüğümde yatak odasına geçip yatağıma bıraktım kendimi. Bir süre karanlık tavanı izledim. Yarın karakola gitmem gerekiyordu ve ben o ortamda bulunmayı hiç istemiyorum. Ne Sinan'ı görmek istiyorum ne de ortağını. Evet, Sinan dışarıdan eğlenceli biri gibi görünüyordu ama bir o kadar da tehlikeli hissediyordum onu. Fırsatını bulduğu her an benimle iletişime geçiyordu. Bu da onu bir sapık gibi hissetmeme neden oluyordu.
Aklıma Selçuk gelince ona ne kadar kızgın olduğumu hatırladım. Şu an sinirli değildim. Ama kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Komodindeki telefonuma uzandım ve Seçil'i -nam-ı diğer Selçuk- aradım. İlk çalışta açmıştı.
"Alo," diyerek seslendim.
"Efendim Dilara," sesi uykuluydu.
"Napıyorsun Selçuk?"
"Yatmak üzereydim ama sen aradın. Sen napıyorsun?"
"Ben de uyuyacağım birazdan. Aslında ben senden özür dilemek için aradım. Bugün sana karşı fazla tepkiliydim."
"Önemli değil. Benim tek amacının seni korumak olduğunu biliyor olmalısın. Tepkini normal karşılıyorum. Aslında ben de özür dilerim. Sinirden ne yaptığımı bilemedim. Düşününce dank etti her şey,"
"Anlıyorum, kapatmam gerek. Yarın görüşürüz,"
"Görüşürüz. İyi geceler,"
"İyi geceler," deyip kapattım. Geceliklerimi giyinip yatağıma kıvrıldım. Bir kaç dakika sonra ablam da gelmişti. Sık sık burnunu çekmesine aldırmadan uykuya bıraktım kendimi.
Ertesi sabah, aynı rutinle evden çıktım. Her şeye rağmen artık akıllanmıştım ve üst geçidi kullandım. Kursa vardığımda, Selçuk ve Sena'yı yan yana gördüm. Selçuk sigarasını içerken Sena bir şeyler anlatıyordu. İçeri girmeden önce onların yanına uğradım. Selçuk beni fark ettiğinde izmariti çöpe attı ve bana gülümsedi.
"Günaydın Dilara," dediğinde Sena bana döndü.
"Günaydın," diyerek karşılık verdim.
"Sena senin kursta olman gerekmiyor muydu bu saatte?" diye sordum.
"Tatlım unuttun galiba. Bugün iş görüşmesine gidiyorum. Hemde taş gibi bir yakışıklının olduğu şirkete," deyip heyecanla ellerini çırptı. Yarım ağız gülümseyerek karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...