Multimedia : Müge FIRAT
Hafta sonu... Cumartesi en güzel günüm, pazar en sıkıcı günlerimden biri. Cumartesi arkadaşlarım, pazar abim.
Bugün cumartesi ve kursum yok. Abim de yok. Şu an evdedir ama bir daha gidecek ve akşam gelecek. Bu fırsat kaçmaz. Tabii ki de dışarı çıkacağım.
Gözlerimi usulca açıp odanın sağ tarafına baktım. Ablam uyuduğuna göre, abim henüz bizi kaldırmaya gelmemişti. Yatağımda doğruldum ve önüme gelen saçları kulağımın arkasına götürdüm. Telefonumu alıp saati kontrol etmek istedim ama odaya bodoslama giren abim yüzünden telefon elimden düştü.
"Uyanır uyanmaz telefona mı bakıyorsun kızım? Ela'yı niye uyandırmıyorsun?" deyip yere düşen telefonumu yatağımın üstüne bıraktı.
"Yeni uyandım abi, saate bakıyordum," dediğimde ablama yöneldi ve onu sallayarak uyandırmaya çalıştı.
"Ela kalk! Doğru annenin yanına. Dilara sende kalk şu kapıdaki aptal kıza dışarı çıkmayacağını söyle!"
"Kıza niye aptal diyorsun abi ya?"
"Sinir etti beni. Uyanmadı diyorum 'bi bakın belki uyanmıştır, dışarı çıkacaktık' diyor. Dışarı çıkmayacaksınız' diyorum 'hayır biz çıkacaktık' diyor. Aptal olduğu belli."
"Ama abi," derken sözümü kesti.
"Dilara aması yok! Evdesin bugün güzelim. Oturup evi temizle akşama kadar. Eğer çok sıkılırsan şu aptal arkadaşını içeriye alabilirsin ben çıktıktan sonra," deyip ablamın yüzüne yapışan saçlarını arkaya attı. Pijamalarımla yataktan fırlayıp kapıda bekleyen Müge'ye koştum. Birbirimizin boynuna atlayıp sarıldık.
"Nerdesin kızım sen? Abin bana küfür edip kovacak diye ödüm koptu." deyip içeriye geldi.
"Benim abim kızlara küfür etmez, saçmalama. Birazdan gittiğinde yalnız kalacağız. Dışarı çıkarız o zaman şimdi bir şey çaktırma," deyip oturduğumuzda abim odamızdan çıktı. Bir bana bir Müge'ye bakıp mutfağa geçti.. Bu bakışın anlamını biliyordum.
"Ne zaman gideceğiz?" diye sordu fısıltıyla.
"Önce evi temizlemem gerekiyor ki bir terslik olmasın," dedim evin dağınık halini göstererek.
"Ben de yardım edeyim çabuk bitsin o zaman," deyip ayaklandı. "Ben toz alayım mı?"
"Sen karışma, otur! Ben hallederim."
"Kızım, akşam mı çıkacağız? Biter mi? Hadi kalk bir elin nesi var iki elin sesi var derler ya ondan," dedikten sonra elimden tutup çekiştirdi. Elimi elinden çekip kaldırdığı gibi gene oturdum.
"Dur ya, biz daha yemek yemedik," deyip gözlerimi devirdim. Aynı şekilde o da kendini koltuğa attı.
"Of Dilara!" deyip gözlerini büyüttü. "Çok uyuşuksun yemin ederim," derken abim yanımıza geldi.
"Aynen! Mutfağa geç, masayı hazırla Dilara," deyip banyoya geçti bu sefer.
Elini göğsüne koyup, "Ay, Allah'tan abim yok! Ödüm koptu bir şey duydu diye. Öyle birden lafa girilir mi? Gel ben de sana yardım edeyim," deyip mutfağa geçti Müge. Maalesef Müge'ciğim, benim canımdan çok sevdiğim bir abim var ve ne yaparsa yapsın onu hâlâ seviyorum.
Müge'nin arkasından kalkıp mutfağa geçtim ve bir kaç dakikada salona kahvaltı masasını beraber kurduk. Ablam üstünü giyinmiş bir şekilde masaya oturduğunda abim de hemen arkasından geldi.
"Müge, sen bize her gün gelsene ya," deyip kahvaltı masasından gözlerini ayırmadan oturdu abim.
"Neden?" diye atladım hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST
ChickLitBir erkek bir kadın. Huyları suları birbirine ters düşen iki kişi. Her şey olmadık bir kazayla başlar. Biri mutlu neşeli diğeri buz gibi soğuk. Komik bulduğu her şeye gülen bir kız, ve hiç gülümsemeyen zor bir adam. Herkesi etkileyen bu kız açık söz...