YALAN

95 4 0
                                    

Görkem ile vedalaşıp otelden ayrılmıştım. Bugün çalışmama gerek olmadığını ve eve gidip dinlenmemi istemişti. Hiç kimseyi dikkate almadan, korkmadan, ulu orta yürüyordum. Birden biri kafama sıksa umurumda bile değildi. Taksiye binmek istemiyordu canım. Sadece yürüyüp Görkem den öğrendiklerimi sindirmek istiyordum.

Turgut'a hasta diyemezdim ama öfke kontrolü olmadığı belliydi. Onu hiç öfkeli görmemiştim. Hep sempatik, flörtöz ve gıcık bir tavrı vardı. Bu özelliklerin bir insanda bulunması onu çok kötü biri yapmazdı. Benden hoşlanıyordu, hem de beni hiç tanımadan. Onun benden hoşlanması bana hiçbir şey hissettirmiyordu. Ama Görkem'in anlattıklarından sonra çok farklı bir bakış açısı kazanmıştım.

Kafamdaki yoğunluğu azaltmak adına durup derin bir nefes aldım. Nasıl düşüneceğimi gerçekten bilmiyordum. Elimiz kolumuz bağlı bekleyecek miydik? Bunu kabul edemezdim. Bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Aklıma ilk gelen çözüm ise Turgut'un acil olarak psikolojik destek almasıydı. Terapi görmesi gerekiyor olabilirdi, belki ortadaki problem daha sağlıklı bir hale gelebilirdi. Çünkü ben ölümü hak etmiyordum.

Sonunda Asil Tasarım'a vardığımda derin nefes alış verişlerime devam ettim. Beni şu anda öldüremezdi çünkü yanımda Görkem yoktu. Kıskanıp öfkesini tetikleyecek hiçbir şey yoktu. İçeriye girdim. Kalbim çok hızlı atıyordu, kötü bir şeyler hissediyordum ancak ölümle ilgili değildi bu. Etrafıma bakına bakına Turgut'un odasını aradım. Çok uzun sürmeden bulmuştum. Bodrum kattaydı. Gerçekten de garip biriydi Turgut Asil. Bodrum katta çalışma odası mı olurdu? Misafirlerini de burada mı ağırlıyordu? Çekinmemeye çalışarak odasının kapısına vurdum. İçeriden hızlı nefes alıp verme sesleri geliyordu. Kapıyı birdenbire açmak istemedim. Biraz bekledim ve kapıyı yeniden tıklattım. Yaklaşan ayak seslerini duyunca irkilmiştim ve kapıdan korkuyla biraz uzaklaştım. Karşımda birdenbire Turgut'u görünce çok garip hissetmiştim. Kendime anlam veremiyordum. Duyular arası geçiş yapıyordum sürekli. Onun şaşkın suratını karşılamayı beklemiyordum.

"Dilara?"

Seslenişiyle kafamdaki uğultudan kurtuldum. Neden geldiğimi sorgulayacaktı ve ben ne diyeceğimi henüz bilmiyordum.

Bana doğru yaklaştığını görünce birkaç adım geriye atmıştım. "Korkuyor musun?" diye sorup koluma dokundu. Korktuğumu nasıl anlamıştı? Bunu kullanır mıydı? Bilmiyorum. Aklıma ilk gelen şeyle cevapladım sorusunu.

"Benim kapalı alan fobim var."

"Neden daha önce söylemedin?" deyip elimden tuttu ve beni üst kata doğru götürdü. Böyle bir fobim yoktu ama aydınlığa, temiz bir gökyüzüne çıkmak beni daha çok rahatlatacaktı. O kadar çok derin nefesler alıyordum ki dünyadaki bütün insanlara oksijen borcum varmış gibi hissetmeye başlamıştım. Neyse ki saçma sapan ruh halimden kısa süre sonra ayrılmıştım. Turgut'un hala elimi tuttuğunu fark ettiğimde elimi ellerinin arasından çektim. Şirketin önündeki banklardan birine oturtmuştu beni.

"Görkem mi gönderdi seni?"

Sorduğu soruyla ona döndüm. "Hayır, kendim geldim."

"O zaman neden geldin?"

Ne demeliydim? Ya öfke nöbeti geçirmesine neden olursam?

"Bir şeyler söyleyecek misin? Aşkını ilan etmeye mi geldin kız yoksa?"

"Beni neden öldürmek istediğini biliyorum." dedim en sonunda. Yüz ifadesi anlamsız bir hale bürünmüştü. Bir şeyler söylemesini beklerken birdenbire kahkaha atmaya başladı.

"Nedenmiş?" deyip yeniden gülmeye başladı. "Belli ki Görkem'in yanından gelmişsin."

Onun bu tavırları beni şaşırtıyordu. Beni ciddiye almıyordu. Ağzımdaki baklayı birdenbire bıraktım. "Psikolojik sorunlarının olduğunu biliyorum, psikolojik sorunlarının oluşmasına nelerin sebep olduğunu da biliyorum. "

PİYANİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin