'1 AY SONRA'
Öyle bir geçiyordu ki zaman anlasan aklın almaz, anlamaya çalışsan ömrün yetmezdi. Öyle bir geçerdi işte zaman. Bir kuşun kanat çırparak süratle önünden geçmesi gibiydi. Nefes alıp vermen gibiydi.. korkunca, heyecanlanınca kalp atışlarının hızı gibiydi. Göz açıp kapaman gibiydi. Kırılman, üzülmen gibiydi. Zamanın tek bir kavramı olamazdı. Zamanın tek bir gerçeği hiç olamazdı.
Zaman adı üzerinde zamandı. Öyle bir geçmişti ki günler göz açıp kapayana kadar yeni bir güne uyanmıştık. Ufukta güneşin parıldaması kadar, kuşların cıvıltısının içine dolması kadar sürüyordu herşey. Engellenemezdi bazı şeyler... yaşadıkça yaşatılan bazı şeylerin ise zaman içerisinde de bir sonu ve durdurağı vardı. Öyleydi işte zaman.
"Kızım hadi ama geç kalacaksın."
Huzuru iliklerime kadar hissetmek belki de bu zaman içerisinde yaralarımızın üzerine merhem sürülmesi gibi bir histi. Dediğim gibi gözünü kapattınmı hissettiğin o huzur eşsiz ve paylaşılamaz bir hal alırken, sonradan açtığın o gözlerin, huzurun yok olmasını sağlıyordu.
Belki de bu geçen zamanlar en çokta bize, anneme, babama, yeni kavuştuğum ablama, ve sevdiğim adama dair birer ilaç olmuştu. Bu bir aylık süreçte aklım, kalbim, ablamın yaralı çocukluğuyla birlikte kalan çocukluğum hepsi ardımdan bırakıp yeni sayfa açmaya çalıştığım her acım o gece o hastanenin bahçesinde ki bankta kalmıştı.
Kalmıştı kalmasına ama acısı olmasa da izleri vardı üzerimizde. En azından değişecekti herşey.. bu süreçte babam olan biten herşeyi anlatmıştı. Mesela babam annemle karşılaşmadan önce sevmeyerek evlenmişti. O kalpsizliğin sonucunda dünyaya bir mucize 'ablam' doğmuştu. Babam ablamın yüzüne bakamayacağını, onu üzmekten korktuğu için terk ettiğini söylediğin de hayatımızın en acı gecesi olmuştu. Sonra annemle karşılaşmışlardı. Annem bu yaşadıklarından haberdardı ve asla yalnız bırakmamıştı babamı. Üç sene sonra ise ben doğmuştum.
Aynı kandan candan olan iki mucize tam on sekiz yıl ayrı geçirmiştik. Ruhlarımız birinine mıknatıs gibi bağlanmışken, geçen zamanın eşeğinde biz birbirimize çekilmiştik. O geceden sonra ablam babamla barışmasa da dinlemişti en azından. Annem ablama ve bana öyle bir sahip çıkmıştı ki ablamın yut dışında olan annesinin özlemi annemin kolları eşiğinde azalmıştı. Annem nolursa olsun ablamı da kendi evladı gibi görmüştü.
Bizim olaylar öyle şöyle geçerken, Buğrayla çok şey katetmiştik. En önemli iki kavram ise güven ve sadakatti. Bu ilişkide güçlenen en güçlü bağımızdı. Birbirimize karşı olan sevgimizin artması yerine benim ona olan güvensizliğimi kazanmıştı bu süreçte. Aramız eskisinden daha güçlü ve kuvvetliydi. Birbirimize okulda bile aşkla bakmaktan alıkoyamıyorduk. Buda bizim günahımızdı belki de...
En güzle günah.
"Bak kime diyorum ben! Rüya insene aşağı kız!" Annemin kulağımı delip geçen bağırışlar eşiğindeki sesiyle kafamı iki yana sallayıp düşüncelerden alıkoyamazsam da kendimi biraz da sanal dünyaya göz verdim. "Tamam anne geliyorum." Birkez daha bağırıp odama çıkarak kafama terlik yememek için bende bağırmıştım. "Bağırma kızım sağırmıyım ben." Dediğine karşı güldüm.
Ya ben normal değildim. Yada annem..
Çantamı sırtıma atıp, prizde ki telefonumu alarak odadan dışarı çıktım. Salonda iki eli belinde, savaşçı ızdrabını yüzüne çekmişcesine bana sinirle bakan anneme şirince gülümsemeye çalışıp, "Günaydın annelerin birtanesi." Dedim ve yanına gidip yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Birşey söylemeden kenarda duran ayakkabılarımı bana atıp, "Geç kaldın kızım çıkıp gitsene okuluna. Sonra o müdürle ben papaz oluyorum." Diyerek sinirilerine hakim olmaya çalıştı. Bu haline sırıtmadan edemedim demiyeceğim şaka şaka. Hemende inanıyorsunuz yahu. Sinirli bir annenin karşısında yiyorsa sırıtın bakalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK AŞK |öğretmenim| TAMAMLANDI✔
Teen Fiction!!ARGO KELİMELER İÇERİR!! ******* Onun aşkı da benim aşkımda birbirimize yasaktı. ne o sevebilirdi beni bir nefes yakınımdan. Ne de ben onu sevebilirdim bir nefes yakınında. imkansız ve yasak aşktan ibaretti bizimkisi. "Buram buram aşk kokuyorsun k...