Endişe...
Acaba hayatımda kaç kez endişeden dolayı nefesim kesilmişti? Annemden gizli yediğim çikolataların paketlerini yakalattığımda mı? Babamdan gizli içip kör kütük sarhoş eve geldiğimde mi? Sevmediğim birinin arkasından yaptığım dedikodu açığa çıktığında mı?
Baktığımda, aslında hiçbir zaman şu an yaşadığım kadar büyük bir acı ya da endişe duygusu yaşamamıştım. Çünkü benim hayatım bunu gerektiriyordu. Ben aslında buydum.
Kendimi bu yirmi iki yıllık hayatımda aslında hiç tanımadığımı fark ettim. Ben kimdim? Neden yaşıyordum, ne amacım vardı? Bu hayata ne katmak için gönderilmiştim? En önemlisi şimdi ne olacaktı?
Daha bunları kendime açıklamam imkansız gibi gelirken, karşımda daha önce görmediğim dört kişiye nasıl içimdekileri anlatıp yardım isteyecektim? Bunu başarabilecek miydim? Geleceğim belirsiz olsa da bu yaşadıklarımı unutup, her şeye bir çizgi çekip hayata yeniden dört kolla sarılabilecek miydim?
Nasıl tepki vermem gerekiyordu? Şu an ne yapmalıydım, kendimi ve içimde biriken hisleri nasıl aktarmalıydım?
Hiçbir şey bilmiyordum.
Şu lanet olası yaşadıklarımdan ve duyduklarımdan sonra ben artık yeni doğmuş bebek kadar bilgisiz ve çevreme yabancıydım.
Verebildiğim tek tepki, "Ne?" demek oldu. Sadece bunu söyledim. Bakışlarım zaten hissettiklerimi gayet net bir şekilde açıklıyordu.
Aren ve İhvan tepkisizliğime şaşırmış görünmüyorlardı. Sadra'nın başı eğikti, yüz ifadesini göremiyordum. Keşke görseydim. Keşke bana baksaydı ve her şey düzelecek deseydi, ben de salak gibi buna inansaydım.
Devran...
Arkamdaydı en son dikkat ettiğimde. Ancak şimdi tam yanımdaydı ve beni daha birkaç gündür tanımasına rağmen onun için önemliymişim ve benim üzülmemi istemiyormuş gibi elini belime koymuş, tek başıma ayakta duramayacağımı anladığı için beni koluyla ayakta tutuyordu. Bana destek olduğunu, ifade etmese de yanımda duruşundan anlamıştım. Ağırlığımı ona verdim ve yapılı, uzun vücuduna yaslandım.
Keşke şu an bağıra bağıra ağlayacak gücü kendimde bulabilseydim de, yere çöküp saatlerce göz yaşı dökebilseydim. Ama duyduğum o son şey öyle acı vericiydi ki, son safhada olan duygularım artık bana acıyı hissettirmiyordu.
Aramızdaki sessizlik son hızıyla devam ederken 'Biri artık konuşsun ve beynimde avaz avaz bağıran şu sesleri bastırsın' demek istiyordum ama ağzımı açıp tek kelime bile edemiyordum. Son bir hafta içerisinde yaşadığım kaçıncı çıkmazdı bu?
Bu daha başlangıç, diye sırıtan içimdeki Şura bile benden çok şey biliyordu. En azından geleceğim hakkında bir tahmin yürütebiliyordu. O tarafa bakamıyordum. Aşırı karamsarlığım bu noktada da amacına ulaşmıştı.
Sessizliği ilk bozan elbette ki İhvan oldu.
"Bana öyle bakma," dedi. Sesi pişmanlık barındırıyordu. "İnan bize ailenin yerini öğrenmek için elimizden geleni yaptık. Ama baban aramızdaki en iyi izini belli ettirmeyen adam."
Derin bir nefes aldım. "Babamı siz bulamadıysanız onlar nasıl buldu?"
İhvan başını eğdi. Uzun süre de ağzını açıp bir kelime bile söylemedi. Bu sırada içimdeki üzüntü yerini yavaş yavaş öfkeye bırakıyordu ve sinirlerim oldukça bozuktu.
"Babanın bilerek teslim olabileceği..."
Bakışlarım hızlı bir şekilde konuşan kişiye, yanı başımdaki Devran'a çevrildi. Gerçekten gözlerimden ateş çıkıyor olsaydı Devran yanı başımda çoktan küle dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...