23-İftira

52 7 0
                                    

Geceden sabahın ilk ışıklarına kadar başıma gelebilecek en kötü şeyi düşünmüştüm. Sonuca varmak konusunda başarısızdım. Tek başıma altından kalkamıyordum. Konuşabileceğim tek kişi İhvan'dı ama beyefendi ben anlatmaya başladıktan on dakika sonra uykuya dalmıştı. Kafasına yastık atıp uyandırsam da ayakta uyuma yeteneğine sahip olduğu için çabalarım boşa çıkmıştı.

    Sonraki günler ise biraz yalnız kalmak istedim. Garip gelmişti çünkü öncesinde sığınacak bir liman arıyordum. Şimdi ise birden fırtına öncesi sessizlik aşamasında olduğumuzu anlamış ve kendi kendime felaket senaryoları yazmaya başlamıştım.

    Devran yoktu. Bu konuda kalbim kırık olduğu gibi aklım da karışıktı. O gece, ona ne kadar hissettirmiştim bilmiyordum ama yaşanacak şeyler için üzgün olduğumu üstü kapalı belirtmiştim. Korkum babasına yenik düşmesiydi ve bir haftadır beni yok sayması bu şüphemi doğruluyordu.

    İhvan aralıksız planlar yapıyor, Hiram ile konuşacağım her kelimenin üzerinden geçiyor, her stratejiyi göz önünde bulunduruyor, kusursuzluk için çabalıyordu.Bense odaklanmakta zorluk çektiğim için bir süre sonra o da pes etmişti. Devran olmadan uyuyamıyordum. Yatağın bir tarafı hep soğuk kalıyordu ve ben her şeye rağmen geceleri gelir umuduyla bir saat bile olsa uyku uyumuyordum. Bir süre sonra bu durum beni oldukça üzmeye başladı. Fiziki açıdan da yorgun düştüm. İmdadıma Sadra koştu. O zamana kadar Devran'ın benden kaçtığını düşünüyordum ama Sadra'nın söylediğine göre, Devran bir haftadır zaten eve hiç gelmemişti. Bunu anlamak zordu çünkü Fedailer ciddi anlamda kendilerini gizleyebilme yeteneğine sahipti.

    Yine de olmuyordu. Gözüm hep kapıdaydı. Bir süre sonra depresyona girdim. Bunu bana İhvan söyledi. İnanmıyordum. Bende bir sorun yoktu. Ben sadece yıkımın eşiğinde olduğumu hissettiğim için keyifsizdim. Bir de sevdiğim adamı özlüyordum. Gelmediği her gün uzaklaşıyorduk. Benden uzaklaşması demek kolay kanması demekti. Belki yanında olursam Agah'ın sözleri bir işe yaramayacaktı.

    Bunu fark edince aniden oturduğum sandalyeden kalktım ve aceleyle Sadra'nın odasına gittim.

    Kapıyı çalmadan sonuna kadar açtım. Yatağına uzanmış eski bir kitabı karıştıyordu. Çıkardığım gürültüden dolayı bakışları bana döndü ve hızlıca doğruldu.

    Hiç uzatmadan konuya girdim. "Devran nerede?"

    Kaşlarını çattı ama bunun yanında bir de haklıymışçasına sırıtıyordu.

    "Ben de ne zaman soracaksın diye merak ediyordum."

    Bir an düşündüm. Gerçekten bir hafta geçmişti ve o malum olaya birkaç adım uzaktaydık, ben bir kere bile açıkça Devran nerede diye sormamıştım.

    Çünkü korkuyordum. Çünkü onunla tekrar göz göze gelip hiçbir şey söyleyememek beni mahvediyordu. Gelse de olmuyordu, olmasa da olmuyordu.

    Sadra'nın yanına oturdum. "Bilmiyorum hazır hissetmiyordum belki de."

    Yumuşak bir ifadeyle baktı yüzüme. "Biraz zor bir dönemden geçiyor. O nedenle ikinizi de anlıyorum."

    Eğmiş olduğum başımı söylediği sözden sonra kaldırdım. "Ne oldu?"

    "Bilmiyorum ki," dedi. "Babamla görüşüyor sadece. Bir tek yerini biliyorum. Bir de son zamanlarda iyi olmadığını. Sebebi sen değilsin üzerine alınma ama abimin gerçekten uğraşması, yapması gereken çok şey var."

    "Sorun yok," dedim. "Ben Aren gibi yapmayacağım, onu bu konuda çıkmaza sokamam. Hayatı bu, saygı duyuyorum. Sadece, insan ister istemez tedirgin oluyor."

FEVT (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin