24-En Ağır Veda

43 5 0
                                    

Sabaha kadar ağladığımı hatırlıyorum. Aklıma o an geldikçe daha fazla ağlıyordum. Kalbim ağrıdıkça daha fazla ağlıyordum. Onu gördüğüm her saniye daha fazla ağlıyordum. Aklıma diğer tüm sorunlarım geliyordu, beynim her şeyi en kötü anımda bana hatırlatmakta mükemmel iş görüyordu, evet, ağlıyordum. Benim kendimi ve içimdekileri ifade etme yöntemim buydu. Kendimden çok şey kaybetsem bile pes etmeden yaşlarım akmaya devam ediyordu.

    Devran beni kucağında odama taşımayı denemişti. Koridorda ilerlerken koluna sertçe vurdum. Bunun için zar zor iyileşmiş kolunu seçtim hatta. Böylece istemese de acıyı hissedince herkes gibi geri çekildi. Beni bıraktı. Yüzüne baktım. Bir şey söylemedim. Bir şey söylemedi. Bakışlarımız onun üzgün benim ise öfkeli olduğumu çok net belli ediyordu. Önüme döndüm ve yavaş adımlarla odama yöneldim.

    Elbette peşimden geldi. Ben gittikçe yavaşlıyordum, o da benimle birlikte yavaşlıyor, asla yanımda yürümüyordu. Tek kelime etmiyordu. O sustukça ben ağlıyordum.

    Kapıyı açıp odama girdim ve ona çarpıp çarpmaması umrumda olmadığı için kapıyı sertçe kapattım.

    Kapının dibine çöktüm. Cenin pozisyonuna geçebilmek adına bacaklarımı kedime çektim ve sol tarafım kapıya gelecek şekilde yaslandım.

    Akan gözyaşlarımı o zamana kadar silmemiştim ancak sessiz ağlayışlarım ve iç çekmelerim artık beni rahatsız ediyordu. Sinirle gözlerimi sildim. Her seferinde üzülüyor, ağlıyor, ağladığım için, bu kadar güçsüz hissettiğim için kendime kızıyordum. Terden boynuma yapışan saçlarımı geriye attım. Başımı dizlerime yasladım ve bir süre sakinleşmeyi bekledim. Beni zayıf görmesini, bana acımasını istemiyordum. Beni artık önemsemesinin yükünü taşıyamıyordum. Beni sevmesi benim canımı en çok yakan şeydi. Bunu istemiyordum. Onu ilk kez yanımda istemiyordum. Çünkü onu seviyordum ve kalbimde hep olduğu gibi kalmasını istiyordum. Nefret edemezdim. Bunu o yapsa da ben yapamazdım.

    Sevmek sorun değildi de, sevilmenin yükü neden bu kadar ağır geliyordu? Neden sürekli sendeleyip düşecek gibi oluyordum?

    Kapıyı iki kez tıklattı.

    "Git buradan," dedim.

    "Yapma Şura, lütfen."

    Acınası bir ifadeyle güldüm. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

    Ses yoktu. Başımı kaldırıp biraz bekledim ama hiç ses gelmedi.

    Gitti, diye düşündüm. Bu beni bir yönden kırsa da o an mutlu oldum. Kendi kendime kafamı yemem gerekiyordu çünkü. Ben başıma gelmeden bir şeylerin farkına varamayacak kadar aptaldım.

    Halsizce ayağa kalktım ve yatağıma doğru ilerledim. Başımı kapıya çevirdim ansızın. Bir beklenti içinde olmamdan dolayı kendime kızdım. Sonra yatağıma girdim ve gözlerimi kapatıp bir süre derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Elim ayağım hala titriyordu. İçim ürperiyordu aniden, sonra geçti diye sevinirken tekrar başlıyordu.

    Kapı ansızın açılınca gözlerimi açıp hızlıca doğruldum. Gelen elbette ki Devran değildi. Beklemem hataydı. Az önce gitmesini isteyen ben değilmiş gibi ona kızmıştım.

    Ben git diyecektim, o kalacaktı. Kalmalıydı. Buna çok ihtiyacım olduğunu şimdi daha fazla hissediyordum.

    "Çok saçma," dedim.

    Telaşı birden kaybolan İhvan anlamayan bir ifadeyle yüzüme baktı.

    "Anlamadım?"

    "Yara da o, ilaç da."

FEVT (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin