33-Son Hedef

39 7 0
                                    

Masadan kalkıp salona geçtiğimizde, artık daha fazla dayanamıyordum. Devran televizyonda son dakika haberlerine bakarken, ben dizlerine uzanmış, gözlerimi kapatmış, uyukluyordum.

    Tamamen uykuya dalamıyordum çünkü gergindim. Bir sonraki günün bize ne getireceğini bilemiyorduk, işin sinir bozucu kısmı da buydu. İlk kez bu işin içine girdiğimde olmayan korkularım, şimdi daha çok etkiliydi. Her dakika nasıl sonuçlanacağını düşünüyordum. Bedeli ne olacaktı, daha doğrusu ödediğimiz bedellere değecek miydi?

    Ne için yapıyorduk bu kahramanlıkları? Bizim amacımız ne olacaktı? Hiçbir şey. Öyleyse bu şavaş neyi bize getirecekti? Çok geç sorgulamıştım, buradan geri dönüş çok zordu. Bu nedenle bittiğinde, tamamen kopup gitmek her zaman en mantıklı seçenek olacaktı.

    Gözlerimi açtım ve televizyona baktım. Gündemden taman habersizdim ancak onlar değildi. Hemen hemen her fırsatta, dünyada olup biten olayları öğreniyorlardı. Hatta bazen kendilerine de haberlerden pay çıkarıyorlardı. Bugün de Devran'a bunu sormuştum. Sadece biz değildik. Çok fazla Fedai vardı, dünyanın onları yok oldu sanmalarına rağmen. Sessiz sedasız işleri yürütüyorlardı. Açıklanamayan olaylar, toplu ölümler, siyasete karışanlar...

    Herkesin farklı bir görevi vardı ve bu iş bittiğinde ne olacağını az çok anlamama yardımcı olmuştu Devran. Eğer bırakmayacaksak, biri başa geçecekti ve Türkiye, Rusya arasında gidip gelerek riskli bir hayat yaşayacaktık.

    Neyse ki artık sonrasını düşünmek karnıma sebepsiz sancılar saplamıyordu.

    Gözlerim artık daha fazla dayanamadı. Boş boş baktığım ekrandan bakışlarımı uzaklaştırırken gözlerimi kapatıyordum.

    Birden tiz bir ses kulağımı doldurdu. Yorgun bir halde doğruldum. Devran telefonu çıkarırken bileğindeki saate bakıyordum.

    "Bu saatte kim arar?"

    "Bilmiyorum," dedi ve ekrana baktı. Merakım, telefonun ekranını bana çevirdiğinde yok oldu. Yerini ise gergin bir Şura aldı ki gerçekten onunla uğraşmak istemiyordum.

    Aren arıyordu.    Çatık kaşlarla Devran'a baktım. Gergin olduğumu anladı. Eğilip alnıma bir öpücük bıraktı. Ardından da telefonu açtı.

    "Efendim?"

    Telefonun sesini açması için ona elimle anlamsız bir işaret yaptım ve anladı. Telefonu ekranı yukarı gelecek şekilde aramızda tutuyordu.

    "Konuşmamız gerek."

    Ses tonu ağlamaklı olduğunu bize açıkça gösterdiği için Devran ile göz göze geldik. İkimiz de merakla birbirimize bakıyorduk.

    "Ne oldu?"

    "Devran, peşimdeler. Sana bunları telefonda açıklayamam ama başım büyük belada. Başkasına söyleyemezdim."

    "Şura benimle. Sorun olur mu?"

    "Hayır lütfen gelin."

    Sesindeki çaresizlik kalbimin çarpmasına sebep oldu. Ciddi bir durum olduğu barizdi ve bunu avantaj olarak kullancağımızı biliyordum.

    Adresi alıp telefonu kapattığımızda aramızda derin bir sessizlik oldu. İkimiz de dile getirmekten kaçınıyorduk ama olması gerekeni biliyorduk. Bu durumu avantaja çevirmemiz gerekiyordu.

    "Silahla mı yapmak istersin, yoksa..."

    Hiram'ın boynundaki hançer gözlerimin önünde belirdi. Dehşet verici görüntüyü zihnimden uzaklaştırmak için gözlerimi kırptım. Cılız sesimle "Hayır hançer kullanamam," dedim.

FEVT (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin