Korkunç günleri geride bıraktığımızı düşünerek yeni bir güne ve belki de başka bir korkunçluğa yaklaşıyorduk. İşin garibi ben hariç herkes buna hazırlıklıydı. Her şey onlar için daha kolaydı, daha katlanılabilirdi.
Beni de bu duruma hem duygusal hem de fiziksel anlamda hazırlamak için ev halkı yeni bir yol denemeye karar verdi. Devran ile dövüş sporları ve stratejileri ile ilgili silahsız eğitim, İhvan'la silahlar ile ilgili eğitimler, Sadra ile ise tamamen strateji eğitimleri, nasıl hayatta kalabilirim dersleri alıyordum.
Oldukça zor geçiyordu. Canım çıkıyordu resmen. İhvan anlayışlı değildi hiç. Sadra oldukça sıkıcı ve mental anlamda yorucu dersler veriyordu. Devran ise normalde ne kadar eğlensem de beni mahvediyordu. Gece yatağa nasıl yattığımı bile unutuyordum. O derece yoruluyordum. Sabahları zorla uyandırılmam da cabasıydı. Zorla yemek yediriliyordu bana bir de. Yemek yemezsem güçsüz düşeceğimi biliyordum ama her günüm yemek ye, dövüş, dinle ve uyu olarak geçiyordu. Bir hafta aralıksız devam etti. Şimdi ise Devran'la çalışıyorduk.
Ona açık verdiğim için çok rahat bir şekilde bacağımdan tutarak beni havada çevirmiş ve yere bir kağıt parçası gibi fırlatmıştı.
Yere çarptığımda acıyla inledim. Her yerim ağrıyordu, vücudumun bazı yerleri darbelerden dolayı mosmor olmuştu.
Devran nefes nefese kalmıştı. Ben ise nefes alamayacak kadar yorgundum.
Elini uzattı. Biliyordum ki ayağa kalkarsam tekrar yeri boylayacaktım.
"I-ıh," dedim zorla ve yan döndüm. Kemiklerimin ağırlığını hisseder olmuştum.
Odayı izledim bir süre. Bodrum kattaydık. Kocaman bir alan bizim için dizayn edilmişti. Bir tarafta silahlar, hançerler, çeşit çeşit öldürücü aletler vardı, diğer tarafta ise geldiğimden beri keşke onları kullansam da dayak yemesem diye düşündüğüm birkaç spor aleti, koşu bandı falan vardı. Gerçi koşu bandını kullanıyordum ama nasıl? Devran saatlerce aşırı yorucu bir programa dahil ediyordu beni. Koştuktan sonra dövüşecek halim kalmadığı için adam gibi bir dayak yiyip günü bitiriyordum.
"Gelmeyi düşünmüyor musun?" Eli hala bana doğru uzanmıştı. Başımı yine olumsuz anlamda salladım.
"Öldüm, bittim, canım çıktı, biraz ara versek?"
Güldü. "Zamanımız kısıtlı, bunu sana sürekli hatırlatmaktan yorulmayacağım."
Derin bir of çektim ve pes ederek yavaşça doğrularak oturur pozisyona geçtim. Geldiklerinde hazır olmalıydım ama bunun için önce yaşıyor olmam gerekirdi ve ben resmen ölüyordum.
Elinden tuttum pes edercesine, beni kaldırmasına izin verdim. Arkamı dönüp ilerleyecektim ama birden beni yakaladı. Kolunu boynuma sardı ve sıkıca beni kendine çekti. Sorun değildi ama nefes almakta zorlanıyordum. Bir süre dayanıklılığımı test etmek için kolunu tuttum ama bırakması için bir atakta bulunmadım. Tam dayanamayacağımı anladığımda dirseğimle geriye doğru, karnına vurdum. İlk baştaki darbem etkili olmadı tabii ki. Nefes alamadıkça tekrarladım. Bir süre sonra çırpınmaya başladım ve sertçe başımı geri atıp yüzüne bir darbe indirdim. Beni bıraktığında eğildim ve nefes almak için kendimi zorladım. Birkaç öksürükten sonra nihayet nefes alabiliyordum.
Bu hareketi her seferinde deniyordu, her seferinde yenik düşüp koluna vurarak beni bırakmasını belirtiyordum ancak bugün öyle bir gün değildi. Artık zorlamaların karşılığını bir şekilde almak istiyordum. Bir gün bu pozisyona geleceğimi ve direncimi arttırmam gerektiğini artık söylemesine gerek yoktu. Zaten sürekli tekrarlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...