"Günaydın," dedim kahvaltı masasına oturduğumda.
Son dört gündür her sabah bıkmadan sorduğum o soruyu yine sordum.
"Devran nerede?"
Sadra da İhvan da artık bu sorudan nefret ettiği için cevap vermediler. Cevap vermedikleri için cevabımı çok net almıştım.
O gece, sahi o gece ne olmuştu?
Devran ile son konuşmamız oldukça duygusal biri yapmıştı beni. Her an yanımda olsun istiyordum. Her an bana sarılsın istiyordum. O ne yapmıştı? Gitmişti. Ortadan kaybolmuştu. Ve gidişi bende bir fobi olduğu için her geçen gün, kalp çarpıntısı eşliğinde geçiyordu.
Her sabah sinirle masaya oturuyordum. Her sabah iki arkadaşım da tek kelime etmeden kahvaltısını ediyor, salona çekiliyor, fısır fısır konuşarak tahminimce planlar yapıyordu. Sorun şuydu ki, bana kimse bir şey söylemiyordu.
Sağlığım yerine gelmişti. Ben yine bunu fırsat bilerek içmeye başlamıştım. Ama bu sefer yemek yiyordum. Güçsüz düşersem içki de içemem diye düşündüğüm için...
Tamam, yanılıyordum. Yaptığım tamamen yanlıştı. Ama kendime engel olamıyordum. Gerçekten sinirliydim ve patlamak için birilerinin sinirime dokunmasını beklemekten daha çok sinirleniyordum.
"Plan ne?" diye sordum çayımı karıştırırken.
İkisi de şaşkın bir ifadeyle bana baktı. Sırıttım. "Ne bakıyorsunuz? Kaç gündür planlar yapılıyor, gizlice bir şeyler konuşuluyor, benim bu soruyu sormam mı garip geldi?"
"Hayır, umursadığını düşünmüyorduk," dedi Sadra çekingen bir tavırla.
Ah bir şey söyleyin de, sinirimi sizden atayım. Lütfen. Bu gidişle Devran gelmez çünkü.
"Umursuyorum. Unuttunuz mu? Babamın katilleri onlar."
Birbirlerine baktılar. Sonra da İhvan söze girdi.
"Bir plan yaptık. Devran'dan haber bekliyoruz."
"Al işte," dedim. "Her defasında bir şeyler ben yokken planlanıyor." Hadi üzerime gidin. Hadi bir şey söyleyin.
Tabiki de konuşan yine İhvan oldu. Sadra sessizce beni izliyordu. Bu durumun hoşuma gittiğini anlamış, tetikte bekliyordu.
"Ne yapalım? Ya depresyonda oluyorsun ya kendini kaybediyorsun ya da kendi kendine, şu an olduğu gibi, sinirlenmekle meşgul oluyorsun. Arada kafayı bulduğunu da düşünürsek, bize hiç fırsat vermedin. Seni bekleseydik, ohooo."
Sinirlenmedim. Çünkü asıl garezim onlara değildi. İhvan risk almıştı ve işler onun lehine sonuçlanmıştı.
Omuzlarımı düşürdüm ve pes edercesine ellerimi kaldırdım. "Sanırım haklısın ya."
"Elbette haklıyım. Sen neden bu kadar gerginsin onu söyle."
Sadra benim yerime cevap verdi. Ben de o sırada çayımdan bir yudum aldım.
"Devran'ı sinirlendirecek."
İhvan kocaman bir kahkaha attı. "Ciddi misin? O sinirlenmez ki. En fazla üzülür ve geri çekilir."
Tabağıma bir dilim salam koydum ve çatalımla ikiye böldüm. Cevapsızdım. Denemek istiyordum. Zaten bu gidişle denemekten başka çarem kalmayacaktı. İçimde kaynayan kazanlar taşmak üzereydi.
"Bence bu sefer gerçekten kızacak. Şura üzerine çok giderse, bir şeyler kırılabilir."
"Bence beklediği cevapları alamayacağı için kırılan şey Şura'nın kalbi olacak. Susacak ve dinleyecek. Sonra hataydı, diyecek. Sarılıp bir şeylerin düzelmesini bekleyecek. Ben bu ilişkinin kitabını yazarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...