Günaydın benim güzel ailem!"
Masadaki herkes, bizim asık suratlarımızın aksine oldukça neşeli görünen İhvan'a göz ucuyla baktı. Oldukça keyifli görünüyordu ve bazen ona gerçekten şaşırıyordum.
Çaprazımdaki sandalyeye oturdu ve yanağımdan bir makas aldı. Kimse konuşmuyordu. Kimsede konuşacak hal yoktu.
Ben gece neredeyse hiç uyuyamamıştım. Devran da uyumamış, sabaha karşı kalkıp gitmişti. Zaten önemli işlerimiz olduğunda oldukça erken kalkıyorduk. Tam uykuya dalmıştım ki, Sadra gelip uyandırmıştı.
Bu gece Sadra olmayacaktı. Devran'ın da gelmesini istemiyordum ama o ikna edilemeyecek kadar inatçı davranmıştı. Şey, gece bunun için tartışmış ve sonra gitmiş olabilirdi ama onu düşünmem suç değildi. Onu önemsiyordum. Yaşamasını, nefes almasını önemsiyordum.
Benim ölümlerle başa çıkma yöntemimi Mina'da çok iyi öğrenmiştim. O gittiğinde de kolay kabullendim, babamı kaybettiğimde de ne kadar kalabilirsem o kadar sakin kalmaya çalıştım. Ama hayatımda dostlarımdan başka önem verdiğim, duygusal anlamda kendimi ona bıraktığım adamın tekrar gitmesine izin vermek istemiyordum. Son dayanağımdı. Son kalemdi. Risk almak istemiyordum bu konuda. Akıl sağlığım ince bir iplikteydi ve kopup gitmesi an meselesiydi. İyi olacak diye diye kendimi ikna etmeye çalışıyordum ama kötü his ve melankoli peşimi asla bırakmıyordu.
Silahımı getirmişlerdi. Bu nedenle mutluydum. Bu macerada onu hep yanımda taşımıştım. Bir bağ kurdum bile denebilirdi. Ona güveniyordum çünkü bizzat kendim temizliyor ve bakımını düzenli yapıyordum.
Yine herkesin silahlarını temizlediği bir zamandı. İkizler bu sefer beyin takımındaydı. İkisi de bize öncülük edecekti. İlk onlar girecek, sonra biz katılacaktık. Onlara minnettardım. Gizli kahramanlardı. Her şeyde kendilerini riske atıyorlardı. Amaçları çok fazla görünmemekti, hayalet gibiydiler. O yüzden onları çok tanımıyordum ama gerçek birer Fedai oldukları apaçık ortadaydı.
İhvan, Devran ve ben ise sonra girecektik. Bizim önceliğimiz Agah'tı. Henüz planlarından haberim olmadığı için, bizi tam olarak neyin beklediğini bilmiyordum. Bildiğim tek şey, bu gece Agah'ı ebediyen devirecek olmamızdı.
"Hannah gelmeden çıkmayacağız," dedi Devran. Herkes başını salladı. Elimdeki silahı masanın üzerine bıraktım. Son kez şansımı denemek istiyordum. İçim rahat değildi çünkü. İnadım bazen beni gerçekten dinlemiyordu.
"Devran biraz konuşabilir miyiz?"
Bakışları silahının parçalarından ayrıldı ve bana döndü. Kaşları çatılmıştı. "Bir sorun mu var?"
Var, dercesine baktım yüzüne. Elindekileri masaya bıraktı ve sandalyeden kalktı. Birlikte kaldığımız odaya doğru yürürken İhvan çoktan Sadra ile fısıldaşmaya başlamıştı.
İçeri girdiğimizde odanın kapısını kapattım ve şifoniyere yaslanmış olan Devran'a döndüm.
"Gelmeni istemiyorum," dedim çok net bir şekilde.
Yüzüme baktı öylece. Beklediğim gibi "Neden?" diye sordu.
"Çünkü riske girmek istemiyorum."
"Neden?"
Anlamayan bir ifadeyle yüzüne baktım. Görmüyor muydu? Gerçekten korktuğumu görmeyecek kadar nefret mi ediyordu?
"Devran," dedim sakin kalmaya çalışarak. "Son adımdayız. Son noktadayız. Lütfen, bırak biz halledelim."
"Uzatmaya gerek yok, geceden beri kararım değişmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...