Kapının dibinde ne kadar oturduğumu bilmiyordum. Bir noktadan sonra düşünmek yine yorucu gelmişti. Gözlerimi kapatıp sadece anlamak için kendimi zorluyordum.
Devran ile birbirimizi sevdiğimizi söylememiz bizden beklenecek belki de son şey olurdu. Bunun için içimde bir eksiklik yoktu. Çok net tamamlıyordu o. Eksik ne varsa her şey onunlayken rahatsız edici bir kusursuzlukla sorun olmaktan çıkıyordu.
En başından bana beslediği şefkat, beni ciddiye alması, önemsediğini hissettirmesi, yanımda olacağını sadece ifade etmesi değil hissettirmesi de, bir seni seviyorum cümlesinden daha anlamlıydı. Birlikte, birbirimize sarılmadan bile yan yana uyuyor oluşumuz, benim huzurla uyanmama yetiyordu. Ruhum onu hissediyordu, yüzümde aptal bir gülümseme oluyordu, kendimi güçlü hissediyordum.
Ben hep bu hayatta birilerine yaslanmıştım. Kendi başıma ayakta durmayı hiçbir zaman deneme fırsatım olmamıştı. Buraya geldiğimde elimden her şeyim alınmıştı. Ama o gece ben yere yığılırken beni kollarının arasına aldığında, ruhum yine birine sığınmayı kabul etmişti. Devran bu imkanı bana tanımıştı zamanla. Ben artık ondan destek almadan ne yapacağımı bilmiyordum.
Tek başıma ayakta duramıyordum, evet. Belki bu hayatta hep birilerine ihtiyaç duyacaktım. Ama yanımda birilerinin olması, her ne kadar büyük olumsuzluklar yaşasam da beni ayakta tutan en büyük etkendi. Birilerinden destek alırsam, ben dünyanın belki de en güçlü insanıydım. Belki yanlıştı, belki güç destek bile almadan tek başına ayakta durabilmekti ama ben insandım. Bir şeyleri hala hissedebiliyordum ve bazı şeyleri tek başıma atlatabilme yeteneğine sahip değildim. Devran uzun zaman geçmese de kısa sürede bana çok şey katmıştı. Bu noktada işler kontrolümden çıkmak üzere de olsa, halimden memnundum. Sadece bu beni biraz korkutuyordu. Her şeyin kusursuz olması beni hep rahatsız ediyordu, artık elimde değildi. Bir gün bundan vazgeçersem, sanki her şeye direnmek için bir nedenim kalmayacak gibiydi.
Dalgın bakışlarım Devran sırtüstü dönünce dağıldı. Gözlerimi ona odaklamıştım. Bakışlarımı oynatmadan ayağa kalktım ve yavaş adımlarla ona doğru ilerledim. Saçları aşırı düz olmadığı için kısa gibi gözükse de, ki kısadan kastım omuzların biraz aşağısıydı, aslında uzundular. Dağınık bir şekilde yastığa yayılmışlardı. Ellerim istemsizce saçlarına gitti. Yumuşak ve siyaha yakın olsa da parlak saçlarına dokundum. Huzursuzca kıpırdandı. Fazla uzatmak istemiyordum. Sadece içimden teşekkür etmek, minnettar olmak geliyordu. Başka bir şey şu an için düşünemiyordum. Her şeyi kafamda yaşıyordum. Asıl onun benden bir şey beklememesi gerekiyordu. Bu hisse yabancıydım. Aşkın tehlikesine, sevginin bilinmeyen yönüne, merhametin bu seviyesine tamamen uzaktım. Sadece ona baktığımda bile anladığına inanmak istiyordum. Çünkü benim ona bakmam bile yetiyordu bana. Geri kalanlar tuzu biberiydi. O kadar önemliydi ki o bakışları, yaşanmışlık, tensel çekim, dokunuşlar, öpücükler yanında değersiz kalıyordu.
Yatağın kenarına oturdum ve "Devran," dedim. Ses tonumun yumuşaklığı yaşadığım sakinliği, her şeye rağmen koruduğum hislerimi açıkça belli ediyordu.
"Hmm." Mırıldanışıyla sırtını bana dönmesi bir oldu. Kolundan tutup onu çekmek istedim ancak yaralı olan kolunun olduğu taraftaydım. Üzerinden atlayıp yüzünün olduğu tarafa geçtim.
Elimi yanağına götürdüm ve tekrar "Devran," dedim. Gözlerini açtı. Derin uyumadığını zaten biliyordum. Huzursuzca derin bir nefes aldı ve sırtüstü uzandı tekrar.
"Dünyanın sonu gelmediyse ben neden uyandım?"
İstemsizce sırıttım. "Senin sonun geldi gibi hissettim. Bu beni rahatsız etti açıkçası."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...