Üçümüz de, az önce oturduğumuz yerlerde oturuyor, sehpanın üzerindeki nota bakıyorduk.
Zamanın gelmesi şaşırtıcı değildi. Bekliyordum. Hatta daha erken olmasını umuyordum. Bir şekilde yolda kaybolmuş da şimdi doğru durağa ulaşmış gibiydi.
Derin nefesler alınıyordu. Bir şeyler söyleyecek oluyorduk ama susuyorduk.
Aslında her şey çok basitti. Artık bir şeyler yapmanın, tekrar ayağa kalkmanın vakti gelmişti.
Umarım babanın mektubunu bulmuşsundur. Zamanın bitti. Nota karşılık baban. Sana ulaşacağım.
Sinirle kağıdı elime alıp buruşturdum.
"Her şeyde sona geldiğim yetmiyormuş gibi, bilmediğim bir sürenin sonuna geldim. İnanılmaz."
Kendime bu kadar tedbirsiz, düşüncesiz ve umursamaz davrandığım için sinirlenmiştim. Üç ayım boş geçmişti. Çünkü ilk zamanlarda ne kadar uğraşsam da, bir adım ileri gidememiştim. Sonrasında pes etmiştim. Şimdi fark ediyordum. Hiram benim onu bulmamı isteseydi çok kolay bulabilirdi.
Hala çok acemiydim. Dibe batmıştım zaten ama şimdi de çıkmak için bana uzatılan dal ellerime batıyordu.
"Bu cümleleri iyi anlayalım," dedi İhvan. Sözlerimin en başına, söylemediğim noktaya değinmişti. Not üzerinden ilerlersek, mantıklı düşünmeye başlarsam bir şeyler düzelir diye umuyordu.
Ah İhvan, ben çoktan beyaz bayrağı çekmeye hazırım.
"Aynen," diye katıldı ona Sadra.
İhvan ayağa kalktı ve karşımıza geçti. Sehpadaki yarı buruşmuş kağıdı alıp uzun parmakları ile hızlıca açtı.
"Babanın mektubu ya da notu? Bu konuda bir fikrin var mı?" İkisi de bakışlarını bana çevirdi. İkisi de benden güzel bir haber bekliyordu ancak maalesef ki o güzel haber bende değildi.
"Bilmiyorum," dedim umutsuzca. "Yani elimde bir ipucu yok."
"O zaman ipucunu biz oluşturacağız." Bakışlarım, ben ne kadar umutsuzsam o kadar umutlu olan Sadra'ya döndü.
"Nasıl yani?"
"Bir yerden başlayacağız ve araştıracağız. En ince detaya kadar gözden geçireceğiz. İlla ki baban bulmamız için bir açık bırakmıştır. Onların aklından bile geçmeyecek, senin ise gözünün önünde olan ama önemsiz diye göz devirdiğin detaylar bizi sonuca götürecek."
"Aynen öyle," diye katıldı ona İhvan.
"Peki," diye kabullendim. Zaten başka bir yol yoktu.
İsteksizdim çünkü yorulmuştum ama başkasını daha kaybetmeyi göze alamazdım. Bunun farkındaydı ikisi de. O yüzden ne kadar isteksizsem o kadar mücadele edeceğimi biliyorlardı.
"Zamanımız bitmiş."
İhvan iyi bir noktaya parmak bastığımı belirtircesine parmağını salladı. "Zamanımız bittiğine göre her an Hiram bir şeyler yapabilir. Acele etmeliyiz. O not elimize ne kadar erken ulaşırsa o kadar erken planlama yapıp gafil avlanmayız."
İhvan tekrar kağıda baktı. Sonra başını kaldırıp bana baktı ve ben yüz ifadesinden iyi bir şey söylemeyeceğini anlamıştım.
"Baban diyor Şura," dedi.
Annem yoktu. Annem onların elinde değildi ve bu beni mutlu etmişti. Ancak bir yanım buruktu, kimsesiz hissediyordu. Beni bir savaşın ortasında, kaosun içinde bırakıp sırra kadem basmıştı. Ancak babam, babam hala yaşıyordu. Hala oralarda bir yerlerde olduğunu ve ona yardım edebileceğimi bilmek beni ayakta tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...