Birini daha ezip geçişimiz, bana mutluluk değil, keder veriyordu. Her şeyin bir masal ya da bir rüya olmasını hala dilediğimi fark ettim. Hiçbir dileğimin kabul olmadığı gibi bu da sadece dilemekle kaldı.
Adının Hannah olduğunu öğrendiğim kız, yanıma geldiğinde yorgun bir ifadeyle "Çıkar beni buradan," dedim. Psikolojik olarak yorgun olmak, aniden gelen fiziksel yorgunluğun daha ağır hissedilmesine yol açıyordu.
Ona ne kadar güvenmem gerektiğinden hala emin değildim ancak umrumda da değildi. İhanet ve hainlik bizde vardı.
Elini uzattı. Sağlam elimle tutup beni kaldırmasına izin verdim. Sol elim ciddi anlamda sızlamaya ve ağrımaya başlamıştı. Üstelik hareket ettiremiyordum. Muhtemelen acısının onda birini bile hissedemiyordum.
"Şura çıktın mı?"
İhvan'ın sorusu adımlarımın yavaşlamasına sebep oldu. "Çıkıyorum," dedim. "Bir sorun var mı?"
"Polis geliyor öncesinde çıkmış olman gerek. Daha silahları alacaklar."
"Kim alacak?"
"İkizler burada. Onlara senin adına da teşekkür ederim."
Gülümsedim. İşin en ağırlarını onlara yüklediğimizi uzun zaman önce öğrenmiştim ancak teşekkür etme fırsatı hiç bulamamıştım. Bir keresinde bunu İhvan'a söylemiştim. O da şu an benim düşüncemi hatırlamıştı.
"Neredeyse seni affedeceğim İhvan. Bana yazıklar olsun."
Tiz kahkahası kulağımı çınlattı. İstemsizce gözlerimi kapattım. Bileğimin acısı gittikçe artıyordu.
"Tamamdır gençler," dedi ciddi bir ses tonuyla. "Toparlanıyoruz. Sorunu ya da sorusu olan?"
"Bileğimi kırdım."
Sadra aniden "Ne? Nasıl?" diye sordu. İhvan'ın haricinde bir ses duymak hoşuma gitse de Devran'ın sesini duymamak moralimi bozmuştu.
"Bir arbede yaşandı. Yanımda Hannah var."
"İyi olay. Sorun yok onunla git. Evde buluşuruz. Bizim evde."
Sadra'nın sözlerini dinledim ve Hannah ile birlikte dışarı çıktık. Her detayı bilmiyor olmak bazen beni zora sokuyordu ama artık alışmıştım. Hannah ile daha önce tanışsaydım ve gerçekten Tapınakçılarla iş birliğimiz olduğundan emin olsaydım, beslediğim önyargıyı kırabilirdim. Kız zaten tam bir melekti. Beni hastaneye götürdü. Bileğim alçıya alındı. Ardından da birlikte İhvan ve Sadra'nın kaldığı eve gittik. Benim evimin aksine şehirden uzak, müstakil bir evdi.
"Aklında çok soru var ama hiçbirini sormuyorsun."
Arabadan inerken Hannah böyle bir tahminde bulunmuştu. Haklıydı. Çok şey merak ediyordum. Ama nereden başlamam gerektiğini bilmediğim için sessizliğimi koruyordum.
"Aldığım her cevap sonradan üzerime yük oluyor."
Gülümsedi ve eve doğru yürümek için beni bekledi.
Yanına ulaştığımda, "Hiram yıllardır aradığımız kişiydi. İçimizde bir hain olduğunu biliyorduk ama bunun en kıdemlilerimizden biri olabileceğini düşünmemiştik," diye açıkladı.
"Biz de," dedim farkında olmadan.
"Artık bir Haşhaşi Tarikatı üyesi misin?"
"Pek sayılmaz," diye yanıtladım. İçimdeki isteksizlik ses tonuma yansımıştı. "Geçici üyeyim. Bu işler bittiğinde..." Duraksadım. Sahi, bu işler bittiğinde ne yapacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...