İhvan ve Sadra, eve geldiğimizde hemen bizi mutfağa götürdü, yemek masasına oturttu. Devran silahını belinden çıkarıp masaya koyunca kafama dank etti. Telaşla Devran'a baktım. Bakışlarımla neyi kastettiğimi fark edince İhvan'a döndü. "Aren'in evine temizlik gerek. Şura silahını da orada bıraktı. Polisin haberi olmadan her şeyi kaldırın."
İhvan başını tamam anlamında salladı ve sandalyesinden kalkıp telefonu elinde, ortadan kayboldu.
Sadra karşıma oturdu. Devran da ben de pürdikkat konuşmasını bekliyorduk.
Bizi önce gözleriyle süzdü. İkimizin de sakin hali onu şüpheye düşürmüştü.
"Aren'i öldürdünüz demek."
İkimiz de başımızı sallayarak cevap verdik.
Derin bir nefes aldı. "Babamı öldürecek olmanın ağırlığı bana zor geliyor. O yüzden ben çekiliyorum. Geri planda kalacağım. Yardımcı olmaya çalışırım ama babamla yüzleşmek istemiyorum."
Onun bana bu konuyu hatırlatması ile Devran'a döndüm. "İstersen sen de..."
Başını net bir şekilde salladı. "Hayır, seni yalnız bırakmayacağım."
"Yalnız olmayacağım. İhvan olacak."
Cevap vermedi. Kendi bildiğini okuyacağını bildiğimden ısrar etmedim. Sadece onu riske atmak istemiyordum. Aynı zamanda da babasının ölümünü izlemesi ona iyi gelmeyecekti, farkındaydım.
İhvan işini hallettikten sonra tekrar yanımıza geldi. Devran'ın karşısına oturdu. Hepimiz sessizce birbirimize bakıyorduk. Herkes bir diğerinin konuşmasını bekliyordu. Ortada asılı kalan boşluk hissi, sonun bizi ne denli etkileyeceğini gözler önüne seriyordu.
"Bitti ha?" dedim. Ses tonum güçsüz çıkmıştı. Şaşkınlığım, hala inanamayışım her şekilde onlara yansıyordu.
"Bitmedi," dedi İhvan. "En zorunu sona bıraktık."
Bir şey söylemedim. İhvan telefonunu masanın üzerine sertçe bıraktı. "Adamı bulmak sorun değil, hemen şimdi bile öğrenebiliriz. Biraz tedbirsiz davranıyor. Sorun, bu işin nasıl sonlanacağı."
"Babama yaklaşmak zor olacak. Onu nasıl oyunun içine dahil edebiliriz ki?"
Sadra'nın sorusuna Devran cevap verdi. "Pek sevdiğim bir yöntem değil ama zehirlemek daha mantıklı geliyor."
Zorlukla yutkundum. Babasını öldürme planı yapıyordu. Anlamıyordum. Bunu anlatmak, başkasının ifade etmesi imkansızdı.
"Bence de," diyerek İhvan ona katıldı.
Sessiz kalmaya devam ettim. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Kimse de bir şey söylememi beklemiyordu. Bana bu kadar zor geliyorken, onlar nasıl üstesinden gelmeyi düşünüyordu?
"Şimdi," dedi İhvan. "Kahraman, ilk hedefimiz. Öldürmek amacımız değil. Zaten son noktadayız. Konuşması bizim için kafi."
"Üç gece klübü dedin, hangisinde olacağını biliyor muyuz?"
İhvan Sadra'nın sorusuna "Olumsuz," cevabını verdi.
"Dağılacak mıyız?" diye sordum. Daha önce birini konuşturmamıştım ve onların yöntemlerini de bilmiyordum. Acaba işkence yöntemini kullanıyorlar mıydı? Yüzümdeki endişeden anlaşıldığı için ilk önce İhvan fark etti.
"Hayır Şura. Yüzünü iğreniyormuş gibi ekşitme. İşkence etmeyeceğiz kimseye."
Rahatlamış gibi görünmeyi denedim ancak başarılı olamadım. Arkama yaslandım ve tekrar sessizliğe gömüldüm. Hepimizin üzerindeki hüzün bulutu konuştukça büyüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVT (Devam Ediyor)
General Fiction"Ölümle Dans Edenler #1" Hayatım boyunca normal olarak adlandırdığım yaşamım, arkadaşımın doğum gününde yerle bir oldu. Önce evime saldırdılar, sonra beni kaçırdılar, ardından Rusya'nın karanlık bir ormanının içinde kalan bir köşkte hayatımın bilme...