38. Bölüm

9 1 0
                                    

 Andre Romano içeri girdi, arkasından kapıyı kapattım. Artık her şeye geri döndüğümün bir işaretiymiş gibi salonun ortasında duruyordu. Duraksayıp içeriyi gözleriyle tararken ben arkasında öylece bekledim. Ne zaman ki kendini güvende hissedip içeri girdi, ben de onunla eşit hızda ilerleyerek aradaki mesafeyi korudum. Koltuğa oturmadan önce üzerindeki kabanı ve ceketini çıkardı. Dağınık odanım bir köşesine özenle yerleştirdi. Gömleğinin kollarını sıyırırken bakışları beni buldu.

Bu duruma alışmak benim için çok zor olacaktı. Hiram'ın canını aldığımız Taksim meydanı gözümün önüne geldi. Devran'ın boynuna hançer sapladığı an aklıma geldikçe midem bulanıyordu.

Sehpanın üzerindeki bira şişelerine baktı. "Daha sert bir şeyler var mı?"

Başımı olumlu anlamda salladım. O koltuğa otururken ben hemen karşıdaki amerikan tarzı mutfağa doğru ilerledim. Dolabı açıp içinden bir şişe viski çıkardım. Kapağını açarken ellerim titriyordu. Sırtım Andre'ye dönüktü ancak beni izlediğini hissediyordum.

Nefes almak, bana bir eziyet gibi geliyordu. Her nefes alışımda içimden bir acı yükseliyor ve boğazımı yakıyordu. Ellerimi fayansa yasladım ve acı içinde birkaç derin nefes aldım.

Sakin olmalıydım. Sakin kalmalıydım. Önce ne istediğini çözmeli, benden neyi beklediğini öğrenmeli, ve yarım bıraktığım her şeyi tamamlamalıydım.

Bunu çok istediğim de söylenemezdi. Ben bu lanet çukurda kendi başıma ölüp gitmek istiyordum. Ancak bir şey, içimdeki bir şey buna direniyordu. Bir şey beni rahatsız ediyordu ve görmezden gelişim Andre'nin geldiği ana kadar devam etse de şu an karşıma dikilmiş benden bir şeyler bekliyordu.

Her şey yarım kalmıştı çünkü, sevgim, hayatım, hayallerim...

Viski kadehini masanın üzerine bıraktım ve Andre'nin oturduğu koltuğun çaprazındaki tekli koltuğa oturdum. Masanın kenarında duran dolu şişelerden birini alıp açtım.

Andre gözlerini gece haberleri sunan spikere dikmiş, tek kelime bile etmiyordu. Ben de sehpanın üzerinden sigara paketimi almış, bir sigara yakmış, ayaklarımı kendime çekmiş oturdum.

Uzun süre sessiz kaldık. Hatta bu sessizlik o kadar uzun sürdü ki aklıma yine Devran'ın gelişiyle göz yaşlarımın direnişine baş koyamayıp ağladığım, durulduğum, tekrar ağladığım anlar geçti. Hiçbir kelime etmiyordu. Ta ki bakışlarını bana çevirene dek.

"Bastırdığın her duyguyu özgür bırakmak zorundasın, bazılarını kafanda bazılarını da bu dünyada bitirmelisin. Yoksa bu döngü seni yok edecek Şura."

"Belki de sadece yok olmak istiyorumdur."

Ani bir hareketle belindeki silahı sehpanın üzerine sertçe koydu. İrkildim ve bunu fark edince kısa bir kahkaha çıktı dudaklarından. Alaycı ya da komik bir kahkaha değildi. Acı bir kahkahaydı.

"O zaman neden duruyorsun? Aradan bu kadar zaman geçti Şura, neden işini bitirmedin?"

Gözlerim sehpanın üzerindeki silahtaydı. "Ben kendimi öldüremiyorum," diye fısıldadım.

Dirseklerini dizlerinin üzerine koydu ve bana doğru eğildi. "Öldürememenin sebebini düşündün mü?"

Başımı yavaşça salladım. Bilmiyordum, lanet olası bu eve kapanmış, kendimi yok edemeden sürünüyordum.

Eliyle şakağına dokundu. "Çünkü burada tamamlanmamış şeyler var. Tamamlayamadığın bir sürü şey varken beynin sana ölüm seçeneğini hiçbir şekilde sunmuyor."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FEVT (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin