Hayatta insanın başına her şey gelebilir. Bırakmayacağını sandığımız insanlar bizi bırakabilir, birer yabancı olabilirler bu hayatta. Düşmem deyip düşen, sevmem deyip seven, bırakmam deyip giden insanlarla dolu bu dünya. Herkes payına düşen acıyı yaşıyor, ödeyeceği bedeli ödüyor ve eğer şanslıysa mükafatını da alıyor yolun sonunda. Aden ödeyebileceği en ağır bedeli ödediğini sanıyordu ama asıl cehennemin şu an başladığından habersizdi.
"Ee ne diyorsun kabul edecekler mi masaya oturmanı?" elindeki içki bardağından bir yudum aldıktan sonra kafasını yanında oturan adama çevirdi ve meraklı gözlerle baktı. "Başka şansları yok, özelliklede o Zeki denen pezevengin. Bütün kilit nokta biziz, bizim içerdeki adamlarımız olmadan bir buğday tanesi bile çıkaramazlar sınırdan." kendinden emin bir şekilde konuşması Sinan'ın içini bir nebze olsun rahatlatmıştı.
Aden'i en iyi tanıyanlardandı. Çağrı gibi orta okuldan beridir arkadaşlardı. Yaş olarak Aden ve Çağrı'dan büyük olsada liseye beraber başlamışlardı. Üniversite eğitimleride bitince Aden'in yanında işe girmişlerdi. Sinan gözü kara, girişken, inatçı herifin tekiydi. Heryerde bir bağlantısı her delikte bir adamı vardı. Çağrı ise grubun beyniydi. Oldukça zekiydi. Kusursuz planlar yapar, öncesi ve sonrası için gerekli olacak her şeyi ayarlardı. Bilgisayarlarlada arası oldukça iyiydi. Giremeyeceği sistem, kıramayacağı şifre yoktu.
"Diyelim o masaya seni aldılar sonra?" Çağrı Aden'in planını merak ediyordu. Kendisine dik dik bakan kehribarlara aldırmadan bir dikişte içti bardağındaki içkiyi. Aden sıkıntılı bir nefes verirken elini ensesine atarak ensesindeki saçları çekiştirmeye başladı. "Bilmiyorum! Ama bir yerden başlamam gerekiyor, babamın katili kesinlikle o masada bunu hissedebiliyorum. Ama öğrenmem için içlerine girmem lazım. O toplantılarda ne konuşuluyor bilmem lazım." dedi sesi soğuktu. Hatta öyle soğuktuki sanki sesindeki soğukluk somutlaşmış bir bedene bürünmüş gibiydi.
"Oha! Bunun ne işi var burda?" Çağrı'nın ağzındaki içkiyi püskürtür gibi konuşması ile kafasını bulundukları mekanın kapısına yöneltti. Gördüğü yüzle kaşlarını çattı. Çünkü bulundukları ortama gelmesi şaşırtmıştı. Aklındaki soruyla mekanın bar kısmına ilerleyen adama dikkatlice bakarken bi anda kendisine dönen gözlerle göz göze gelmiş ve ne yaptığını bilmeyerek bakışlarını kaçırmıştı.
"Bu adam kim?" ortalıktaki sessizliği bozan Sinan oldu. "Baran Çetinalp, ülkenin dört bir yanında gemi tersaneleri var. Psikopatın teki, önce sıkan sonra sorgulayan tiplerden." Çağrı iştahla Sinan'a açıklama yaparken Aden ona göz devirdi. "Ve masanın yeni üyesi. Muzafferin yerine geldi." tam karşısında mekanın bar kısmında oturan adama bakarak söylemişti.
"Peki sen nereden tanıyorsun bu adamı?" bakışlarını barda oturan adamdan alıp Çağrı'ya yöneltti. "Birkaç kez adını duydum etraftan bende araştırdım. Adam piyasada bir anda yükseldi. Ne oldu nasıl oldu bilinmiyor ama birçok kişi çekiniyor bu adamdan, ve adamda çözemediğim bişeyler var. Nasıl desem karanlık bir tarafı var sanki." Söylediği şeyle Aden'in kaşları hafifçe havalandı.
Bu piyasaya yeni katılmış birisi nasıl oluyorda masaya rahatlıkla oturma fırsatı elde edebiliyordu. Oysa kendisinin defalarca kendini kanıtlaması gerekmişti. Artık onunda içine şüphe düşmüş ve sorgulayıcı bakışlarını tekrar adama çevirdiğinde karşısında oturan adamla göz göze gelmişti. Karşısında oturan adamın dudaklarının hafif yukarı kıvrılışını gördüğünde yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi ve içki bardağını hafif yukarı kaldırarak kafasıyla selam verdi.
Bir kaç saniye sonra bakışları tekrar Sinan'ı bulduğunda Sinan çoktan mesajı almış karşılarında oturan adamı daha derinlemesine araştırması gerektiğini anlamıştı. Masanın üzerinde duran içki bardağını aldı ve gözleri karşısında kendisini izleyen adamdayken ayağı kalktı. Omuzlarını dikleştirerek halen koltukta oturan arkadaşlarına çevirdi bakışlarını. "Yarın şirkete gelin, imzalamam gereken birkaç sözleşme var. Sonrasında ise şu Çetin denen adamın yanına gideceğiz, boş gelmeyin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADEN BXB
General Fiction-DÜZENLENİYOR- Aşk nasıl bir şey bilmiyorum ama gördüklerim, okuduklarım ve duyduklarımla bence; içi dolu seni vurabilecek şekilde olan bir silahı, seni vurmayacağına emin olduğun birine gözü kapalı vermek... Aden de tam olarak bunu yaptı. Kendisini...