30. "ÖFKE"
7 Temmuz 2003 / Londra
Kumsal Özkan'ın Anlatımıyla :
Karan'ın, o mahkeme salonunda, ona ihanet ettiğimi sandığı o dakikalarda neler hissettiğini çok daha net anlıyordum. Ben daha önce ihanete uğramamıştım. Çünkü, Karan'dan başka kimseyle samimi olmamıştım. İnsanlar benden korkar, benim yaşadığım bu hayattan ürker, çekinirlerdi. Küçükken de böyleydi. Masum bir çocuğun aklının alamayacağı türden tehlikeli bir hayatla iç içeydim. Hiçbir çocuk bununla yüzleşmek istemezdi. Babam her ne kadar beni uzak tutmak istese de, ben bu hayatın bir parçasıydım. Uzaklaştırılamazdım.
Selma Abla'nın bize ihanet etme ihtimali, aklımın ucundan dahi geçmezdi. Sıcacık ellerim, görüntüleri izledikten sonra ısısını kaybetmiş, buz kesmişti.
"Kızım, iyi misin?" Vedat Abi, gerçek bir abi sıcaklığıyla uzaktan bana seslendiğinde, başımı iki yana sallayıp kendime geldim.
"İyiyim abi," dedim zorlukla. "Merak etme sen, sorun yok."
Sorun vardı.
Çok büyük bir sorun vardı.
Korkunç bir sorun vardı.Vedat Abi, aldığı cevapla tatmin olmuşcasına gülümseyip, işinin başına döndü. Ben ise görüntüleri ekran kaydına alarak, işimi garantiledim. Babama bu olaydan bahsedemezdim.
Selma Abla, bize ihanet edebilecek bir kadın değildi. Muhakkak bir açıklaması olmalıydı. En azından ben buna inanmak istiyordum. Karan'ı çok sever, onu oğlu olarak görürdü. Bazen babamdan azar işittiği zamanlar yüzünü güldüren yine Karan olurdu. Çalışan - patron ilişkisinden çok, anne - oğul ilişkileri vardı ve onun bir çırpıda bu kutsal bağı hiçe sayması gerçeğini görmezden gelmek istiyordum.
Eğer babam bu olayı öğrenirse, işin iç yüzünü öğrenme tenezzülünde bile bulunmaz, yıllardır yanında çalışan bu zavallı kadını kovardı. Çünkü babam için herkes bir yana, Karan bir yanaydı. Sevgisini pek dışa vurmaz, içten içe yaşardı hislerini. Karan'a karşı da daima böyle olmuş, onu sevse de sevgisini tam anlamıyla ifade etmemişti hiçbir zaman.
Derin bir iç çekip arabayı kilitleyerek ağır adımlarla eve doğru ilerledim. Vedat Abi'ye yaklaştığımda, "Abi!" diye seslenmemle birlikte bakışları beni buldu. Elimdeki anahtarı, üzerine doğru attım, havada kaptığını görünce yüzümde istemsizce bir tebessüm oluştu. "Sağ ol."
"Ne demek kızım benim," dedi göz kırparak.
Gülümsemeye çalışıp başımla ufak bir selam vererek içeriye girdim. Adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Selma Abla, her zamanki gibi marifetlerini sergileyerek muazzam yemeklerinden yapıyordu. Yemek kokusunu içime çektim. Acıktığımı hissettim ve yine kısa bir saniye içinde aklıma Karan düştü.
Sıkıntılı bir nefes verdiğimde, Selma Abla bunu işitmiş olacak ki arkasını döndü. "Kumsal," dedi sorarcasına yüzüme bakarak. "Hayırdır kuzum, ne oldu?"
"Hiç." dedim mesafeli bir şekilde, yanına doğru ilişerek. "Yemek kokusunu alınca acıktığımı hissettim kısa bir anlığına."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞTEN BUZ (TAMAMLANDI.)
Teen Fiction[TAMAMLANDI] ° Aşkın ve nefretin, Dostluğun ve düşmanlığın, Karanlığın ve aydınlığın, Şehvetin ve ihtirasın, en uçlarında yaşanan bir hikaye. Birbirlerine olan aşklarından yanıp tutuşan Karan ve Kumsal, rol gereği gittikleri lisede kardeşlermi...