31. "AŞK"
7 Temmuz 2003 / Londra
Babam, Selma Abla ve ben.
Koskoca mutfak masasının üç bir yanına savrulmuş, öylece birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Odak noktamız, Selma Abla'ydı.
Selma Abla pes etmiş, bana dönerek her şeyi en başından anlatacağım demişti. Anlatmak istediği tek kişi ben değildim, babama da anlatacaktı. Babamın silah olayından bile haberi olmadığından, benim aksine sakin bir tavırla, meraklı bir ifadeyle Selma Abla'ya bakıyordu.
"Hadi Selma," dedi, sabırsız bir ifadeyle. "İşim gücüm var, söyle artık."
"Levent Bey," derken sesi o kadar kısık çıkmıştı ki, korkusunu ben bile hissetmiştim. İçten içe vicdanım sızlıyordu. Onu böyle çekingen görmek, hiç hoşuma gitmiyordu. "Öncelikle sizden çok özür dilerim," diye mırıldandı mahçup bir tavırla. "Ben çok büyük bir hata yap-"
Sözünü kesen şey, Vedat Abi'nin telaşlıca içeriye girişiydi. "Levent Bey," dedi elinde bir gazete parçasıyla yanımıza gelerek. "Çok kötü bir şey oldu!"
Kaşlarımı çatarak onu izlediğimde, "Ne oldu?" diye sordu, babam. "Hayırdır ne bu hâl?"
"Karan!" dedi ve soluklandı. Karan'ın adını duymamla yerimden ayaklandım.
"Ne olmuş Karan'a?" diye sordum, telaşla.
"Karan ve senin haberini basmışlar kızım!" gazeteyi masaya koydu. "Bakın, görüntüler de var!"
Babam gazeteye dikkatle bakarken, ben de uzaktan göremeyip yanına iliştim. Karan ve benim yakın fotoğraflarımız göz önündeyken, gözlerim dehşetle açıldı ve sertçe yutkundum. "Ama bu," dedim fısıltıyla. "Bu nasıl olur?"
Babam, elleriyle yüzünü ovalayıp, "İnanamıyorum," dedi dişlerinin arasından. "Kahretsin!" diye inleyerek, gazete parçasını yere attı. "Allah kahretsin ya!"
Korkuyla geriye çekildim. Selma Abla ile aramızda sözsüz bir bakışma geçti. O da ayaklanmıştı. "Mahvolduk," dedim sessizce. "Mahvolduk. Bittik biz. Rezil olduk!"
"Vedat," dedi babam, sakin kalmaya çalışarak. "Hemen basına haber ver, açıklama yapmam gerekiyor."
"Emredersiniz Levent Bey," diyerek geriye çekildi Vedat Abi. Dışarı çıkarken babamın bakışları beni buldu. "Gerçekten mi kızım?" diye sordu, hayal kırıklığıyla. "Ulu orta, gerçekten mi? Bu kadar dikkatsiz olmak zorunda mıydınız?"
Utançla başımı öne eğdiğimde, "Dik dur!" dedi sesini yükselterek. "Boyun eğmeyeceksin."
Sertçe yutkunup başımı dikleştirdim. "Özür dilerim." diye fısıldadım.
"Dileme," derin bir nefes verdi. "Elinde sonunda öğrenilecekti. Böyle olması kötü oldu ama yapacak bir şey yok."
"Açıklayacak mısın her şeyi?" diye sordum.
"Evet," dedi başını sallayarak. "Açıklayacağım."
🌑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞTEN BUZ (TAMAMLANDI.)
Fiksi Remaja[TAMAMLANDI] ° Aşkın ve nefretin, Dostluğun ve düşmanlığın, Karanlığın ve aydınlığın, Şehvetin ve ihtirasın, en uçlarında yaşanan bir hikaye. Birbirlerine olan aşklarından yanıp tutuşan Karan ve Kumsal, rol gereği gittikleri lisede kardeşlermi...