"Özel Bölüm / 2"

510 32 65
                                    



"ÖZEL BÖLÜM / 2"




🕳️

Sevilmeyi bilmeyen bir kaktüse, sevgisiyle çiçek açtıran birinin ayak ucunda oturuyordum. Beni görüyordu, biliyordum. Beni duyabiliyordu, beni hissedebiliyordu.

4 yıldır yanına gelmediğimin utancından mıdır bilinmez, başım öne eğikti. Hafif, tatlı bir meltemle birlikte sürüklenen yaprak hışırtıları dışında hiçbir ses yoktu. Tam Levent Özkanlık bir yerdi.

Toprağından bir parçayı avuçlarım arasına alırken öldüğü o güne gittim yeniden. Kumsal'ın gelinliği andıran, severek giydiği beyaz elbise, babasının kanına boyanmıştı. Dudakları ince bir dal gibi tir tir titriyordu. Saçlarında, kirli bir toka vardı. Gözleri kan çanağına dönmüş, teni solmuştu. Bir ölüyü andırıyordu. Yaşayan bir ölüyü.

Ben, onun aksine ağlamak yerine öylece duruyordum. Gözlerim boşluğa bakıyordu, ayak tabanlarım sızlıyordu. Göğsümde derin bir boşluk vardı ve biliyordum, bu boşluğu artık kimse doldurmayacaktı. Bir yanım hep eksik kalacaktı. Çünkü, babam ölmüştü ve ben yarım kalmıştım.

Koluna girip eve taşımıştım Kumsal'ı, babamızı defnettikten hemen sonra. Kalmak için direnmişti fakat nafileydi. Kalmak, ağlamak, delirmek bir çözüm değildi. Sonrasını hayal meyal hatırlıyordum. Onu banyoya götürüp, usulca üzerindekileri çıkarmıştım. Onu ılık suyun altına sokarken bir yandan ağrıyan yerlerini öpmüş, diğer yandan güzelce yıkamıştım.

Bunları yaparken, "Babam ölmedi benim." demişti sürekli. İnkar ediyor, babasına ölümü konduramıyordu. "Ölmedi," demek yerine, acımasızca, "Baban öldü." demiştim. Bana öfkelenmişti.

Birkaç gün böyle geçmişti fakat inatla uyumuyor, bir kuş gibi cam kenarına tünüyor, dışarı bakıp babasının yollarını gözlüyordu. Ona yemek getirdiğim zamanlar, tabağı elinin tersiyle itiyor, ağzına bir lokma almıyordu.

Bir gece, yanıma gelip bana uyumak istediğini fakat gözlerini her kapattığında, babasının o cansız bedenini gördüğünü söylemişti. "Gel," demiştim dizlerimi işaret ederek. "Gel, ben uyuturum seni."

Hiç tereddüt etmemiş, başını dizlerime koymuştu. O an boğazımda bir yumru oluşmuştu. Günler sonra ilk kez benden bir şey istiyordu.

"Sana masal okuyayım mı?" diye sormuştum, dizlerimde yatan kızın 18 yaşında olduğuna aldırmadan. "İster misin?"

Bir şey söylememiş, başını sallamakla yetinmişti. Sonra kendi kafamdan uydurduğum bir masalı anlatmaya başlamıştım. Fakat bu masal, gerçekti. Bizim hikayemizdi. Tek fark, mutlu sona bağlamıştım hikayeyi.

"Biliyor musun, babam bana hiç masal okumazdı." diyerek ağlamaya başlamıştı. Sadece ağlıyordu çünkü babası sadece ölmüştü. "Sen haklıydın, o öldü." demişti daha da şiddetli ağlayarak. "Ona veda bile edemeden öldü. Onu her şeye rağmen çok sevdiğimi söyleyemeyen öldü!"

ATEŞTEN BUZ (TAMAMLANDI.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin