Mektup (XLI bölüm)

1K 128 125
                                    

O herifi hemen yakalayın!

Korkarak arkasına baktı Mi Kyong. Konuştuğu adamı göremeyince derin nefes alarak yeniden bakışlarını karşısındaki öfkeli prense çevirdi.

Gözleri dolarken yüzü de buruşmuştu.
" Efendim, izin verin açıklayayım. "

Wang Wook bir şey dedirtmeden ayrıldı yanından.

Saraya doğru gittiğini gördüğünde peşinden koşturdu Mi Kyong. Hızlı adımlar atarak yan yan gidiyordu yanında.
" Yanlış anladınız, o mektup bana değil." Defalarca tekrarlasa da prens dediklerini duymuyordu sanki, hiçbir tepki bile vermiyordu.

Kolundan tutup durdurmaya çalışsa da başarısız oluyordu her seferinde.
Odasına geldiğide Mi Kyong da peşinden hiç ayrılmadan beraber gelmişti.

Prens, odasına girdiğinde yüzünü terasa doğru çevirerek manzaraya odaklandı. Günlerdir rahatsız eden kâbus başa sarıp duruyordu zihninde. Derin derin nefesler alıp vererek bakıyordu dışarı.

Elindeki mektubu sıkıştırdığında Mi Kyong yine konuşmasına devam etti arkasından bakarken.
" Ne anladınız bilmiyorum ama kesin yanlış anladınız. "

" Neyi?" Yüzünü dönüp dişlerini sıkarak konuştu. " Neyi, neyi yanlış anladım?!" diyerek üzerine yürüyordu. " O piçi görünce nasıl sevindiğini, arkasından ne türlü baktığını nasıl yanlış anlarım?" Israrla hayır dercesine kafasını salladığında yeniden devam etti konuşmasına. " Gözlerini bir an olsun ayırmadın O'ndan." Ses tonu da her lafında yükseliyordu. " O'nun kolunu tuttun, okşadın, O'na gülümsedin! Bu da mı yanlış anlaşılma?! Ya arkasından mutluluktan yaptığın saçma hareketler?! Gözümün önünde sana mektup verdi."

Dişlerini sıkarak söyledi son cümlesini.

" Yemin ederim sandığınız gibi değil. " Yaşlar süzülüyordu yanaklarına korkudan. " O mektub bana değil, ne yazıyor hiç bilmiyorum. "

" Öyle mi? Merak mı ettin aşığının mektubunu? " Diye sordu alaycı bir ses tonuyla. " Dur hemen okuyayım!"
Buruşuk kağıdı açıp adeta bağırarak okumaya başladı;

Uzun zaman oldu, senden bir haber bile yok
Duygularımız bile uzak
Sana söylemek istiyorum ama gerçekleşmeyeceğinden korkuyorum
Bu uzaklığımızla yalvarışlarım sana ulaşmayacak belki.
Hâlâ seni arıyorum. Bunu bil.

Göz hizasında tuttuğu mektubu oldukça sinirli şekilde buruştururken konuşmaya çalıştı kız.
" O mektup bana değil, yemin ederim bana değil. "
" Kime o zaman?" sorusunu duyunca uzun müddet tereddüt etti.
" Yemin ettim söylemeyeceğime dair, yoksa söylemez miydim? "
" Yalan! "  Küçümseyici bakışlarla bakıyordu omuzu hizasına. " O herifi korumak için yalan söylüyorsun. "

" Söylemiyorum. " Yüksek çıkmıştı sesi.  " Söylemiyorum dedim ya! " Bağırıyordu prense. " Her şeyin üzerine yemin ederim ki yalan değil. "

" Madem sana değil ne diye başkasının aşığı için bu kadar endişe ediyorsun? "

" Benim yüzümden, kıskançlığınız yüzünden O'na zarar vereceksiniz diye korkuyorum. " Göz yaşlarını sildi hızla. "Yalvarırım, kimseye zarar vermeyin. Gerçekler elbet gün yüzüne çıkacaktır. O zaman çok pişman olursunuz. "

" Hâlâ O'nu korumak için çırpınıyorsun. " Gözlerini kısarak başını salladı. " Sana ne yapacağım umrumda bile değil. "
" Bana ne ceza verirseniz verin ama önce izin verin gerçekleri ortaya çıkarayım. "

" Nasıl çıkaracaksın? " Ellerini arkasında kilitledi. " Yeni yalanlar mı uyduracaksın? "
" Yalan yok, gerçekler illa ortaya çıkar. "

" O herifi yakalattırma emrimi geri çekmeyeceğim. " Masasına doğru yürüyordu aynı zamanda." Sen de saraydan kaçma gibi planlar kurma sakın! " Masasına oturduğunda bakışlarını evraklara dikti. " Şimdi işine dön! Sizin için vereceğim kararı bekle, o zamana kadar da gözüme gözükme! "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin