Akşam Yemeği (LXVI bölüm)

583 59 110
                                    

" Artık elin iyileşti, dersine başlamak için hiçbir mâni kalmadı." Dedi Mi Kyong oğlunun eline dikkatle bakarken.
" Maalesef, kaç günlük tatil son buldu.
" Surat asmıştı oğlu. " Müzik dersinde de aletleri kullanacağım yeniden artık. "
" Hocanın eli de iyileşti mi? "
" Dün prens Wang Wook eline bakınca 'iyileşmiş artık' dedi öğretmene. "

" Hmm. " Hafiften kaşları havalandı. " Prens sizin dersinize mi giriyor? "
" Evet prensesim. Öğretmenin eli yaralı olduğu için kaç gündür O bize ders veriyor. Çoğu enstürmanı da çalmayı biliyormuş, hem de çok iyi biliyor. Öğretmenimiz böyle söyledi kendisine. "

Oğlunu saraya gönderdikten sonra mutfağa gelirken Chae'yi de gördü orada.

Elinde tabak, iştahla meyve yemekle meşgul olan Chae koltuğa oturdu.

" Sen neden evinde dinlenmiyorsun Chae? "
" Evde canım sıkılıyor çünkü. Burada bir şey yaptığım yok ki zaten. "

Daha saniyeler geçmişti ki Choi'yi de yanlarına geldi.
" Bana sarayda yardımın gerek Mi Kyong. " Dedi girer girmez. " Bugün işler çok. Sana sarayda da iş düşüyor. "

" Tabi. " Kafasını olumlu yönde sallayarak yanına geldi. " Ne yapmam gerekiyor? "
" Öğretmen Yeon hava güzel olduğu için çocuklara dersi bahçede verecekmiş. Bahçeyi hazırlamamız gerek. "
" Ben hemen gerekeni yaparım hanımefendi. "
" Ayrıca bugün çok önemli bir günmüş. Birçok önemli devlet görevlileri ve konuklar saraya teşrif edecekler. O'nları en güzel şekilde ağırlamamız gerek. "

Tabağı koltuğa bırakarak annesine baktı Chae.
" Neden? "

" Bilmiyorum. " Dedikten sonra karşısındaki Mi Kyong'a baktı. " Sen bir şey biliyor musun? Prens Han Sung söylemiştir belki? "
" Ben de bir şey duymadım. "

///

Bahçeye taşınılan enstrümanlara göz gezdirirken bir yandan da minderleri saydı Mi Kyong.

" Üç dört minder daha getirin. " Çalışanlara buyurduktan sonra mutfak işlerini de ihmal etmedi.

Bir yandan yemekleri sofralara taşırken bahçede, çimenlerin üzerinde müzik dersi almakta olan çocukları görünce yüzünde gülümseme oluşuyordu her seferinde.

Saatler sonra kalabalıklaşmıştı saray.

Grup şeklinde gelen misafirler masalar kurulan odalara geçiyorlardı.

Az dinlenmek için kendini mutfağın koltuğuna attığında gözlerini kapattı Mi Kyong.

Önünde karartı fark ettiğinde açamamıştı gözlerini.

Karşısındaki uzun boylu, iriyarı olan bu genç ondan tepki beklemekteydi.
" Affedersiniz, bıçaklar nerede?".
" Sırtımda".

Adam duyduğu cevaptan önce afallasa da sonradan dudaklarının kenarları kıvrıldı.

" Kimsiniz? " Dedi Mi Kyong saniyeler süren sessizliği bozup yarı açtığı gözlerini dikerek. " Misafirlerden birisiniz mi? "

Adam gözlerini çekerek kafa salladı.
" Beenn. Şeeey istedim. Yani isteyecektim. "  Eliyle kapıdan bahçeyi işaret etti. " Bahçeden geçerken ağaç takıldı gözüme. Bazı dalları kurumuş, onu yapmak istedim. Yani budamak. "

Bu arada mutfaktaki çalışan kızlar adamı oraya geldiğinden bu yana hayranlıkla tepeden tırnağa süzmekteydiler.

" Yeni bahçıvan mı gelecekti? "  Kafasını geri attı oflayarak. " Hiç haberim yoktu. " Yorgun çıkıyordu sesi. " Diğer bahçıvanın aletleri nerede bilmiyorum. "
" Alet önemli değil. " Hoş bir tebessüm vardı simasında. " Bıçakla da halledebilirim. Çürümüş dal ağaca fazla zarar vermeden budarsam iyi olur. "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin