Kızım (LXXII bölüm)

706 63 302
                                    

Duyduğu sesle aniden gözlerini açmıştı veliaht prens.

Yüzünü ekşiterek kapatmanın birkaç saniye sonrası yeniden açtı gözlerini. Yanına baktığında boş olduğunu görünce duraksamanın ardına etrafına göz gezdirdiğinde kendine gelmişti artık.

Mutfaktaki sesleri duyduğundaysa ayağa kalkarak oraya yöneldi.

Yerdeki tabak kırıklarını toplamakla meşgul olan Mi Kyong, Wang Wook'u önünde gördüğünde iç geçirdi.
" Uyandırdım mı seni? "

" Niye uyandığımda yanımda değildin? " Kaşlarını çatarak sordu soruyu.
" Başım ağrıyınca tekrar uyuyamadım. Kahvaltı hazırlayayım bize dedim ama dengemi kaybedince tabakları düşürdüm. "

Prens aşağı eğilerek elinden tutub ayağa kaldırdı.
" Bırak" diyerek elindekileri alıp tezgaha bıraktıktan sonra bileğinden tutup salona doğru çekiştirmeye başladı. " Bir daha ben uyanmadan yanımdan kalkmıyorsun".
" Ama yemek yemen gerek prensim".
" Prensin önce seni yesin bi' ".

Post halının üzerine geri geldiler, yattıklarında prens üzerlerini örttü yanlarındaki battaniye ile.
" Ben yemek miyim? "
" Evet, benim tatlı, küçük, sevimli mandalinamsın. "

Örtmekteyken hafif kaşlarını çatınca Mi Kyong'un bakışları omuzuna gitti.
" Omuzun ağrıyor mu? "
" Bazen anlık oluyor. Sodyum siyanit çorban sayesinde daha çabuk iyileşti. "
" Biliyormuşsun demek. "
" Unutur muyum hiç? "

Sarılarak uzanmaktayken prens derin bir nefes alıp vermişti gözleri kapalıyken.
" Bir daha ben uyurken gitme yanımdan, en azından ben alışana kadar. Uyandığımda, seni yanımda göremeyince dün yaşadığımız her şeyin rüya olduğunu sandım".

Yüzünde olan eli daha da bastırdı yüzüne.

Gülümseyerek yanağını okşamaktayken aniden elindeki izleri gördü Mi Kyong.

Elini eline alarak dikkatlice baktı, iç kısımlarında da vardı o izlerden.

" Bu ne? " Havada tuttuğu eline bakıyordu dikkatle. " Yanık izi mi bu? "
" Hm hm. " Çekmeye çalıştı elini.
" Nerede yaktın elini? " Bırakmamıştı O da.
" Çok eski olay. Hatırlamıyorum. "
" Eskiden bu yana bu kadar izi kaldığında göre hatırlıyorsundur muhakkak. Böyle yanık unutulmaz. "

" Hatırlamıyorum. " Tekrar elini çekiştirmeye çalıştığında itiraz etti.
" Yalan söylemek konusunda hiç iyi değilsin. " Kucağından çıkarak oturdu hâlının üzerinde. " Söyle, yoksa söyletene kadar uğraşırım. "

Wang Wook gözlerini açıp baktığında ısrarcı bakışlarıyla karşılaştı.

" Burada olduğunda yoktu bu. Yuan'da olmuş. "
" Şöminede yandı. "
" Şömine mi? Şömine yakmazsın sen. Neden yandı? Doğru düzgün anlat şunu. "

Gözlerini tekrar geri kapattığında eliyle dürtmeye başladı.

" Neden saklıyorsun? Hem böyle sakladığına göre önemli bir şey olduğu belli oluyor. Söyle hadi. " Devam ediyordu kolunu dürtmeye.

Bıkkın bir nefes verdiğinde ısrar etmeye devam ediyordu Mi Kyong.

Söylemek istemediğini gördüğünde küçük parmağını kendi küçük parmağına geçirerek sallamaya başladı.
" Bundan sonra hiçbir şeyi saklamayacağız bir birimizden".

Ne yaptığını izlemekteydi prens.
" Sayılıyor mu böyle? "
" Mühürledik bile. " Baş parmaklarının iç kısımlarını bastırdı bir birine. " Söylemek zorundasın. "

" Odalarımız ayrıydı Ki Seung'la. "  Anlatmaya başladı kısa sessizliğin ardına. " Senin resmin olduğu tabloyu kendimle götürmüştüm oraya. Benim odamdaydı. Bir gün gece yarısı resmini izlerken önünde sızıp kalmıştım, sarhoştum. Ki Seung gelmiş bir ara odama, çizimin önünde beni öyle bulduğunda bağırmaya başladı. Kavga ediyordu benle. Odamdan çıkmasını söyledim. Ben yatağıma doğru giderken O da tabloyu şöminenin içine atmış. Arkamı döndüğümde çizimde olsa seni alevlerin içinde gördüm. Almak istediğimde artık geçti. "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin