Ölüm (XXXIV bölüm)

1.2K 152 86
                                    

Her yeri karanlık bir yerde nereye koştuğunu bilmeden koşmak....

O kadar karanlık ki; nerede olduğunu, nereye koştuğunu görmeden sadece korkarak nefes nefese kalmışcasına koşmak.

Sabaha karşı bu kabusun etkisiyle çığlık atıp yerinden sıçrayak uyandı Mi Kyong.

Nefes alıp verirken boşluğa bakakaldı rüyanın etkisiyle bir müddet.

Prens de uyandı bu çığlığa.

" Kyong, iyi misin?" diye seslenmesinin ardına baş ucundaki sehpadan bardağı alarak suyla doldurup tuttu ağzına.

Mi Kyong'sa hafiften titreyen elleriyle suyu içmeye çalıştı yavaş yavaş yudumlayarak. İçtikten sonra prens, bardağı yerine bırakarak yatakta rahat uzanmasını sağladı.

" Daha iyi misin?" diye sorduğunda başıyla onayladı.
" İyiyim, kabus gördüm sadece. " Derin bir nefes alıp verdi. " Karanlıktı, bu yüzden korktum. "

Gözlerini gezdirdi odada Wang Wook.
" Mum yakayım. "
Yataktan kalkıyordu ki durdurdu O'nu.
" Gerek yok, oda zaten yeterince aydınlık. "

Elini alnına koyup ateşini kontrol ettikten sonra üzerini örterek tekrar yanına uzandı.

Mi Kyong ise yüzüne bakarak düşüncelere dalmıştı.
" Benim zindanda olduğumu nereden bildiniz efendim o saatte? Bana küstünüz en son. Konuşmuyordunuz benimle. "

" Çalışırken masada uyuya kalmıştım." Derin bir iç çekti ciğerlerine.  "Kâbus gördüm. Karanlık bir yerden sesin geliyordu. Önce tanıyamadım çok uzaktan ve yankılı geldiği için. 'Suga' diye seslendin daha sonra. Bana bir tek sen Suga diyorsun. "

Gözleri doldu hafiften Mi Kyong'un.
" Karanlıktan çok korkarım. Saatlerce karanlık hücrede kaldım. Birinin gelipde beni kurtarmasını, en azından meşale vermesini bekledim fakat kimse gelmedi. İyi ki siz geldiniz".
Elini saçlarında gezdirdi prens.
" Geç geldiğim için özür dilerim. Senin kimseye ihtiyacın olmasın, ben sana herşey olurum".

///

Sabah olmuştu.

Gözlerini kucağındaki ağırlıkla açtı Mi Kyong. Uyandığında kedisini kucağında görünce ağzı kulaklarına kadar açıldı.

" Yoongi'm, benim tatlı miniğim. " Kollarına alıp öpmeye başladı. " Görmeyeli ne çabuk büyümüşsün sen. " derken bir yandan da okşamaktaydı.

Odaya göz gezdirdiğinde yalnız olduğunu gördü. " Sen nasıl geldin buraya? " dediği sırada Chae girdi odaya.

" Nasılsın Kyong, iyi misin? " diye yanına geliyordu.
" İyiyim galiba. Yoongi'yi sen mi getirdin buraya? "
" Prens söyledi senin yanına getirmemi. "

Gülümseyerek kediyi okşamaya devam ediyordu.
" Büyük kedi nerede? Kendisi yani?"
" Kral ve diğer prenslerin yanında. "

Hayvanı arkadaşına uzatarak alması için işare etti.
" Odama gideceğim artık. "
" Prens kahvaltıya gelmedi, seninle beraber yiyecek galiba."

Chae'nin yüzünden bir şey söylemek isteyip de çekindiğini fark ediyordu oluşan o sessizlik sırasında.

" Söyle Chae. " Tereddüt ettiğini gördüğünde yine tekrar etti aynı şeyi.

" Kyong, nasıl diyeceğimi bilmiyorum ama.." Gözlerini kapadı kısa süreliğine. " Biliyorsun, prens hesap soracaktır bu olanlar için. Annem attı seni zindana sonunda. "

Arkadaşı derin bir nefes verip bakışlarını aşağı dikerken elini aldı ellerine.
" Annenin bir suçu yok. Kavga çıkaran bizdik, annen de görevini icra etti sadece. Sen olsaydın da aynısını yapardı. "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin