Boy With Luv (XXXIII bölüm)

1.3K 128 344
                                    

Hemen Mi Kyong'u yanıma getirin!

Prens, gözlerini hiç ayırmadan bakmaktaydı tabloya.

Az zaman geçmişti ki asker geri döndü ve Mi Kyong'un odasında olmadığını, hatta yatağının hiç bozulmadığını söyledi. Ardına " Her yere baktım, hiçbir yerde yok. " ilave etmesi sinirlendirmişti prensi.

" Bu saatte nerede olabilir, benden izinsiz yatılı olarak dışarı çıkamaz?" dedi kendi kendine düşünerek.

" Choi hanımefendiyi çağırın, hemen! " Endişeli çıkmıştı sesi.

Ellerini arkasında kilitleyerek odada dönerken Choi geldi odasına saniyeler içerisinde. Direkt hesap sormaya başladı kadına. " Mi Kyong nerede, haberiniz var mı?"

" Zindana atıldı efendim, kabahat işlediği için. "

Wang Wook'un gözünün önüne az önceki rüyası geldi duyar duymaz.

" Ne demek zindanda? Bana sormadan bunu nasıl yaparsınız? " diye bağırarak fırlayıp oldukça iri adımlarla çıktı odasından. Zindana gidiyordu.

Geldiğinde her yer zifiri karanlıktı.
Yanındaki askerin meşaleyi yakmasıyla bekçinin hücrenin önünde sızıp kaldığını gördüler. Tekme attıktan sonra yakasından tutarak kendine çekti adamı.

" O'nu karanlıkta bırakırsın?!"

Yankılanan bağırış yarı baygın askerin korkmasına sebep olmuştu. Kendini toparlamaya çalıştı elinden kurtulup ayağa kalktığında.
" Affınızı dilerim, efendim be-" diyecekken lafını kesti.
" Aç kapıyı!"

Asker panik şekilde üstündeki anahtarları deneyerek kilidi açmaya çalışırken prens, meşaleyi eline aldı.

" Hemen bul lanet olası anahtarı! " Öfkeli ses tonu askeri daha da panikletiyordu.

Nihayet kapı açılır açılmaz kendini hücreye attığında boş olduğunu görmesiyle diğer elini askerin yakasından tutarak kendine çekti.

"Kyong nerede? " Dişlerini sıkarak sormuştu ki farenin tıkırtısıyla hemen arkasına döndü. Meşaleyi ses gelen yere tuttuğunda en köşede yatan bedeni buldu.

Gözleri ve ağzı açılmıştı.

Tam bu sırada Chae de oraya geldi.
Arkadaşını yerde öyle görünce sesli şekilde iç çekip, elini açık ağzına götürdü. Prens elindeki meşaleyi fırlatıp Mi Kyong'a doğru geldiğinde O da ardından geliyordu.

Yere kapanık yüzünü kendine döndürerek başını aldı dizlerinin üzerine aldı Wang Wook.

" Kyong, Kyong. " Tepki yoktu.

Sarsmasına da tepki vermeyince bileğini eline alıp nabzını kontrol etti.

" Nabzı atmıyor. " demesinin ardına yanindakilere oldukça yüksek sesle bağırışı zindanda yankılandı.
" Hekim çağırın, derhâl! "

Elinin tersiyle yüzünü tokatlamaya başladı gergin bir şekilde. Az daha sarsmasının üzerine gözlerini zar zor açabilmişti.

Elini oldukça yavaş bir hızla prensin yüzüne götürdü, parmak uçlarıyla okşuyor gibi hareket yapıyordu.
" Suga. " Yutkundu. " Suga. Açıklay- açıklayabilirim." diye kısık sesi duyulduktan sonra yeniden gözleri kapandı ve yüzünde olan eli yere düştü.

Chae, kulağını burnuna tuttuktan sonra parmağını da burnuna tuttu. Yaş dolu, endişeli gözleriyle baktı prense.
" Nefes almıyor, yoksa, yoksa O-?" Sorusunu tamamlayamamıştı ağlamaktan.

Prens çatık kaşlarıyla baktı yüzüne.
" Hayır, O'na hiçbir şey olmadı. " Kucağına alarak çıkardı oradan.

Kendi odasına getiriyordu.

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin