Veda (LXXVIII bölüm)

868 65 334
                                    

Uzun bir bölüme başlamadan önce 60.000+ okuma sayısı için hepinize teşekkür ederim.
Son teşekkürüm.

Goryeo'daki son bölüm.
Bir bölüm de gelecekten paylaşacağım.
Yani finalde diyebiliriz buna🥺.
Duyguları pek yansıtamadığım için şimdiden özür diliyorum.

🖤

Ölüm...
Hayatın en acı kaçınılmaz gerçeği.
Daha az önce konuşup güldüğün en yakınının az bir zaman sonra can çekiştiğini görmek...
Ansızın öldüğünü görmek...

Elini ağzından akmakta olan kana dokundurdu Wang Wook.

Parmak ucuna bulaşan kana bakarken gözleri büyüdü.

Birkaç saniyenin ardına bakışlarını yeniden çevirdi Mi Kyong'a.
Yüzünü avuçlarının arasına alarak silkelemeye başladı.

" Kyong, Kyong! " Seslendi defalarca.

Başını göğsüne yaslayarak kalbini dinlemeye çalıştı.
Çok zayıftı kalbinin ritmi.

Yüzüne bakarken yutkunmak istedi fakat boğazına oturan yumrudan yutkanamıyordu.

Yataktan kalkarak aynanın önündeki küçük aynayı aldı eline.

Geri gelerek ağzına tuttu kısa süreliğine.

Saniyeler sonra aynadaki buharlanmayı gördüğünde gözlerini kapatarak derin bir nefes bıraktı dudaklarından.
Kapıya doğru baktı, " hekimi çağırın" demek istediği anda yanında uyumakta olan çocuklara gitti gözleri.

Kendisi geldi kapının önüne.

Dışarıda olan askere komut verdikten sonra geri geldiğinde mendil aldı eline.

Yanında oturarak ağzındaki kanı silmeye başladı yüzündeki düz ifadeyle.

Dakikalar içerisinde saray hekimi geldi odaya.

Hemen ayağa kalkarak kısık sesle konuştu O'nunla.

" Kalbi atmıyor gibi. " Yerinden adeta fırlamak üzereydi gözleri. " Nefes alıyor ama. "

Doktor yanına gelerek bileğini aldı eline. Orta parmaklarını damarına bastırarak kontrol ettikten sonra çantasını aldı.

Mumu eline alıp kapaklarından tutarak gözlerini açtı.

" Neyi var? "

Doktorun gözleri köşede sanki sıkışmışcasına duran prense gittiğinde çantasından içerisinde sıvı olan küçük cam tüp aldı ve sehpanın yanındaki su dolu bardağa boşaltarak eline uzattı.

" İyi değilsiniz efendim, eliniz titriyor. Bunu için, kantaron ve melisa karışımı. Sakinleşmenize yardım eder az da olsa. "

" Beni boş ver. " Az sert bir tonla çıktı sesi. " Sen işini yap! "
" İşimi yapıyorum zaten. Kendi hâlinizden haberiniz yok. Renginiz kaçmış. "

Titreyen eliyle bardağı aldıktan sonra doktor yeniden devam etti kontrolüne.

Ellerine baktıktan sonra üzerindeki pikeyi kaldırarak ayaklarındaki şişkinliği gördüğünde derin bir iç geçirdi.

Yanında yatan çocuklarına baktığında gözleri doldu doktorun.

Üzgün suratıyla kalktı yataktan. Eşyalarını çantasına geri koyduktan sonra prensin yanına geldiğinde köşeye çekildiler.

" Ne oldu? Neden bir şey demiyorsun? " Öyle boş bakışlarla bakıyordu ki. " Ölmedi, nefes alıyor daha. "

" Hastalığının O'nu çoktan elegeçirdiğini biliyorsunuz. Kalbi çok zayıf atıyor. Bedeni de artık şişmeye başlamış. " Sıkkın bir nefes alıp verdi. " Uyanamayabilir, her şeye hazırlıklı olmanız gerekiyor. Bu sabahı görse bile maalesef yarınki sabahı göremeyebilir. "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin