Kâbus(LXXIV bölüm)

560 67 233
                                    

Zifiri karanlık bir yerde aniden ortaya çıkan Ay.

Gözlerini alıyordu bu kamaştırıcı ışık veliaht prensin.

Koluyla kapatmadan birkaç saniye sonra kırpıştırarak yeniden açtı gözlerini.

Kısık gözlerle etrafına baktı ne olduğunu, nerede anlamaya çalışmak için.

Adım atmak istedi fakat sözünü dinlemiyordu bacakları.
Sanki yere çivilenmiş gibi tek adım bile atamıyordu.

Kendini adım atmaya zorlamaktayken aniden az ötesinde O'na doğru ilerleyen biri olduğunu fark etti.

Dikkatini silüete vererek kim olduğunu anlamak için odaklansa da Ay'ın ışığı engeldi buna.

Adam yakınına geldikçe görüntüsü daha da netleşmekteydi.

Nihayet en yakına geldiğinde kim olduğunu aydın bir şekilde görüldü artık.

" Wang Won? "

Çehresinde kocaman bir gülümseme oluştu. " Kardeşim. "
Baştan ayağıya süzdü görüntüyü. " Çok özledim seni. "

Adım atarak O'na doğru gitmek istese de yine aynısı oluyordu. " Neden adım atamıyorum ben? " Bacaklarını zorladı durmadan. " Ya sen neden gelmiyorsun? "

Wang Won'un bakışları prensin arkasında başka yere gittiğinde kendisi de baktı aynı yere.

Mi Kyong vardı tam arkasında.

Gözleri büyüdü anında Wang Wook'un.

Bir arkasındaki Mi Kyong'a bir de önünde duran kardeşine baktı.

Mi Kyong'un yürümeye başladığını gördüğünde anlamsız bir ifade belirdi yüzünde.
" Sen yürüyebiliyorsun. " Adım atmakta olan ayaklarına baktı şaşkın gözleriyle.

Attığı adımlar istemsizcesine olduğu yüz ifadesinden belli olan Mi Kyong, veliaht prense bakarak Wang Won'a doğru ilerlemekteydi.

" Dur. " Gözlerini hiç ayırmıyordu Wang Wook. " Gitme. Kal yerinde. "

Defalarca tekrar etse de bir işe yaramıyordu. " Nereye gidiyorsun? "

Wang Won'un yanına gelmişti Mi Kyong.
Karşı karşıya durduklarında elini uzattı Wang Won.
Mi Kyong kafasını hayır dercesine salladı.
(Medya)

Wang Won, yüzünü dönerek O'nunla gitmeye yeltendiğinde veliaht prensin sesiyle durmuştu yerinde.
" Bırak O'nu!". Hepsi yerinde adeta donmuşcasına kaldıklarında yeniden bağırarak tekrar etti prens. " Nereye götürüyorsun?".

Mi Kyong da arkasını döndüğünde var gücüyle bağırmaya devam ediyordu.
" Kyong? Gitme! Kal orda! "

Yüzünü döndüğünde gözlerinden yaşlar süzüldü yanaklarına.
" Gitme Kyong. " İçine kaçmış gibi çıkıyordu sesi. " Beni, bizi bırakıp gitme. "

Yüzünü ekşiterek bakıyordu kız.

Prens ise hâlâ adım atmaya zorluyordu kendisini.

" Gelmek istemiyor. " Arkasından baktı kardeşinin. " Bırak O'nu! " Yeniden baktı Mi Kyong'a. " Geri gel! "

Göz yaşlarını akıtarak yüzünü dönüp Wang Won'un yanında yürümeye devam etti Mi Kyong.

Wang Wook ise ağlayarak arkasından seslenmeye devam etti hiç durmadan.
" Kyong, gitme dedim sana! Geri dön! Bırakmayacaktın beni, söz vermiştin. "

Gözden kaybolduklarında buruşuk yüzüyle, var gücüyle bağırdı.
" Nereye gittiniz? Kyong? Kyong? "

Ay'ın batmasıyla her yer yeniden büründü karanlığa. "Kyong?! Kyong?! "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin