Oyun (LII bölüm)

870 91 101
                                    


Bir kaç saat sonra gözlerini açmıştı Mi Kyong.
Uyanınca gördüğü manzaraysa yanında uyuyan veliaht prens olmuştu.

Yüzünü dönerek bakışlarını bir müddet derin bir uykuda olan prense dikti.
Aklına gece yaptıkları geldiğinde dudakları kıvrıldı.

Yavaşça yataktan çıkarak prensin üstünü örttükten sonra esneye esneye mutfağa doğru gelip kendisini L şeklindeki koltuğa atıp başını yasladı.

Geçen birkaç dakikanın ardına Chae yanında otutarak seslenince baygın gözlerini zar zor açabildi kısa süreliğine.

" Daha alamadın mı uykunu? " diye sorduğunda kafasını hayır anlamında salladı.
" Prens sağ olsun, hiç uyutmadı sabaha kadar. "

" Neden? " Muzip bir şekilde sırıtarak omuzuyla omuzunu dürttü. "  Ne yaptınız ki sabaha kadar? Düşündüğüm şey mi yoksa? Hm? Hm? "
" Amma fesat çıktın ha, " Oflayarak omuzunu  uzağa çekti. " Yok öyle bir şey. "

Chae suratını asarak dudaklarını büzdü.
" Ne yaptı o zaman? "
Gözlerini yarım açarak baygın bakışlarını devam ettirdi.
" Woong'la yalnız kalmayayım diye bütün geceyi bana iş buyurdu; onu yap, bunu yap, onu getir, bunu getir, Yoongi'yi getir, çarşafları değiştir. Kıskanç kedi ne olacak. "

Derin bir ah çekti hemen ardına. " En yaptığı garip şey ne biliyor musun? " Diye sorduğunda arkadaşı yönünü çevirerek merak dolu gözlerini kocaman açtı. " Kaç kilo mandalina yedi, ardına yine istedi. En son yeyemediklerini yatağın altına, dolabının içine saklamış, hem de soyarak. "

Chae'nin meraklı gözleri daha da büyümüştü.
" Neden böyle yaptı? "
" Kabuklarını göremeyince nerede diye sordum, O da soyarak koymuş. Yediğine daha da ikna olmam için kabuklarını görmem gerekiyor ya. " Gözlerini devirdi iç çekerek. " Otuza merdiven dayamış adamın yaptığına bakar mısın? "

Chae önüne dönerek dudaklarını bir birine bastırdı, tutmaya çalışıyordu  kendini.

" Sakın, sakın gülme Chae! " dese de daha fazla tutamamış ve kahkaha atarak gülmeye başladı yüksek sesle.

" Gülme dedim. Sinirlerimi bozdu durdu bütün gece zaten. "

Kendini koltuğa atarak yüksek sesle gülmesi kaşlarının çatılmasına sebep olsa da sonradan kendi de dayanamadı, O da başladı gülmeye.

Saniyelerce beraber gülüştüler.

Elini karnına koyan Chae gülmesini durdurarak konuşmaya çalıştı.
" O'ndan hiç beklenmedik hareketler bunlar. Bayağı bayağı çocuklaşmış. "
" Belimin, ayağımın ağrısından ölecek gibiyim. Prens olmasaydı ben O'na ne yapacağımı bilirdim. "
" Ya ama fazla tatlı değil mi? "

" Orası öyle, " Derin bir iç geçirdi kafa sallayarak. " Bu kadar tatlı olmasa yaptıkları çekilecek gibi değil. " Kıkırdamaya devam ederken yüzü düştü aniden. " Asıl ben Woong'a üzülüyorum. "

Lafını bitirir bitirmez hemen arkasından Woong'un sesi duyuldu.
" Neden üzülüyor muşsun bana? " Diyerek yanlarına gelip koltuğa oturdu.

Mi Kyong yerinde doğrularak üzgün bir surat ifadesiyle baktı yüzüne.
" Seni yalnız bıraktım, bütün iş sana kaldı. Çok mahçup oldum sana karşı. "
" Oh, orasını dert etme. Tebessümle hayır anlamında kafasını salladı. " Sen gittikten sonra kızlar geldi, her şeyi kendileri yaptılar. Hemen bitti zaten. "

" Yakışıklılığın işe yaramış görüyor musun? Kızlar başında pervane resmen. "
Woong gözlerini kaçırmıştı hafiften.
" Öyle mi diyorsun? "
" Aissh, bırak bu mütevazi halleri. Gamzende uyut beni diye diye ortalıkta dolanıyor kızlar, Bang Chan, aman Woong. "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin