Mandalina (XXXIX bölüm)

1.2K 161 281
                                    

Geç kaldığını ne zaman fark eder insan? Geç kalmak aşk için de geçerli midir yoksa nefes aldığımız sürece geç kalmış sayılmaz mıyız?

Usul usul düşünceler içerisinde evine gelmekteydi prens Wang Won.

Gördüğü manzara sürekli başa sarıp duruyordu zihninde. Dudaklarının kenarları aşağı kıvrılmış, gözleri sürekli uzaklara dalıp durmuştu.

Mi Kyong ise çok iyi zaman geçirmekteydi o zamanlarda. At binme taliminden sonra veliaht prens ile beraber köye inmiş, köylülerle tanışmıştı.

Toplu hâlde kışa erzak hazırlığı yapan insanlara yardım ederek birlikte zaman geçirmekteydi, orada yapılacak şeyleri tarif ederek her şeyi detaylıca anlatıp bilgilendiriyordu.

Prens Wang Wook bir müddettir uzaktan izlemekteydi O'nu.

İnsanlara gösterdiği samimi tavırları hoşuna gitmesi yüzünden gülümsemesi hiç kaybolmamıştı.

Az daha izledikten sonra yanındaki askerlerin birisini O'na göz kulak olsun diye görevlendirerek diğer işlerini halletmek adına oradan ayrıldı.

Saatler geçmiş, artık akşam olmuştu.

Prens gece odasına geldiğinde Mi Kyong'u göremeyince kapıdaki muhafızı çağırarak nerede olduğunu sordu, daha gelmediğini öğrendiğindeyse hanın hamamına gitti.

Sıcacık duşun ardına geri geldiğinde saçlarını havluyla kuruturken Mi Kyong, elinde iri bir sepetle odaya girdi.

Üstünün çıplak olduğunu görünce hemen arkasını dönmüştü.
" Özür dilerim efendim, gideyim ben. " dedi az çekingen ses tonuyla.

" Kalabilirsin. " O sırada üstünü giyiniyordu umursamadan. " Neden geç geldin? Ne yaptın bu vakite kadar? "

" İşimizi ancak bitirdik. " Arkası dönükken cevaplıyordu soruyu. " Bu yüzden geç geldim. "

Üzerini giyindikten sonra mindere oturdu prens.
" Gel. "

Yüzünü döndükten sonra elindeki sepetle birlikte gelerek yanına oturdu.
" Bakın burada ne var? " Gülümseyerek bakışlarıyla sepeti işaret etti. "Mandalina bahçesi varmış bir teyzenin. Sizin sevdiğinizi söyleyince bunları sizin için gönderdi, hem de beraber topladık. Çoğusunu ben topladım. Toplaması aşırı eğlenceli oluyormuş. "

" Sen benim için mandalina mı topladın? " Dudaklarının kenarları kıvrılmıştı. " Kaç zamandır aklımdaydı sormak, sen nereden biliyorsun benim mandalinayı bu kadar çok sevdiğimi? "

" Ben herşeyi bilirim. "

Cevabını duyduğunda yüzünü yüzüne yakınlaştırarak burun uçlarını birleştirip konuşmasını fısıltılı tonda devam ettirdi.
" Bu çok bilmiş kız O'nu ne kadar sevdiğimi biliyor mu peki? "  Gözlerini kapatarak derin nefes çekti içine. " Ayrıca bugün ayrı kaldım diye O'nu nasıl fena özlediğimi? "

Utanarak yüzünü uzaklaştırıp bakışlarını sepetten yana çevirdi kız.
" Hepsini siz yemeyeceksiniz, değil mi? Bana da ikram edeceksiniz. "
" Bu ikimize yetmez. "

" Bir sepet dolusu meyve var. " Kaşlarını çatarak baktı yüzüne. " Neden yetmesin? " Ellerini koynunda kilitleyerek dudaklarını büzdü. " Bu kadar cimri olduğunuzu bilmiyordum. "

" Bunu bana göndermişler ama. " Küsmüş çocuk edasıyla bakışları görünce aynısını yaptı kendisi de.  " O zaman şöyle yapalım." dedi sinsi bir ifadeyle yakınlaşarak. " Sen mandalinaları ye, ben de seni. "

Bayık bakışlarını dudaklarına dikerek daha da yakınlaşdığı anda aniden Mi Kyong'un karın gurlaması sesi duyuldu.

" Siz yemek yediniz mi? "  Elini karnına tuturarak ayağa kalktı hemen. " Ben yemedim. "
" Yiyelim o zaman. " diyerek ayağa kalkıp elini tuttu. " Başka ne yaptınız, anlat hadi? "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin