First Love (LXXI bölüm)

708 71 145
                                    


Çekilin aşkolar, yine en çok duyduğu laf "harbi öküzsün" olan "yazaranız " bu bölüm "edebiyat" yapa(maya)caktır.

İyi okumalar💋

Yarla bir olmayınca yerle bir oluyormuş insan.

Kavuşmak.

Veliaht prensin " Merhaba. " Sözüyle kendine gelerek kafasını salladı Mi Kyong.

" Merhaba, prensim. " Donuk bir ifade vardı simasında.

Şaşırmış yüz mimiğini fark etmişti prens.
" Neden bu kadar şaşırdın? " Salona gitti gözleri. " Başkasını mı bekliyordun? "

Hayır dercesine kafa salladı.
" Seol geldi sanmıştım" dediğinde bakışlarını aşağı dikmişti. " Han Sung için geldin muhtemelen. Evde değil, saraya gitti".
"Biliyorum. Seninle konuşmak için geldim ben".

Başını kaldırarak şaşkınca baktı yüzüne.

" Benimle mi? Ne konuşacaksın ki benimle? "
" Burada mı konuşalım? " Kapının eşiğine gitti bakışları.
" Hayır tabii ki de. Ben sadece bir anlık şaşırdım. "

Mi Kyong saniyelerdir afallamışcasına yüzüne bakarken kaşlarını kaldırdı prens.
" Hâlâ buradayız?".
" Ah, ben şeyy, özür dilerim" diyerek kenara çekildi. " Buyur, geç".

İçeri girmesinin ardına kapıyı kapatarak kendi de ardından geldi.
" Omuzun nasıl? Sargılarından kurtulmuşsun. "
" İyileşti artık. "

Minderleri oturması için işaret ettiğinde O'nu aldırmadan yanmakta olan şöminenin önündeki post halının üzerine oturdu Wang Wook.
" Burası daha iyi. "

" Ne ikram edeyim? " Ayakta durarak karşısına dikildi.

" Gel otur şöyle," Önündeki boşluğa işaret etti. " Hiçbir şey istemiyorum. "

Şimdilik.

Bir şey söylemeden karşısında oturdu Mi Kyong.

Alevlere baktığını gördüğünde kendi bakışları da gitti oraya.

Oluşan sessizliği odunların çıtırtısı bozuyordu sadece.

" Çiftlikteki handa da böyle otururduk şöminenin önünde". Ateşe yakın olan meyve kabuklarını gördüğünde tebessüm etmişti. " Mandalina kabukları dizerdin, aynı böyle".
" Hayret! Hatırlıyorsun".
" Neden hatırlamayayım? O kadar yaşlı mıyım ben?".
" Hafızan iyi, önemsiz şeyleri unutuyorsun yani?" dediğinde imalı biçimde tıslamıştı Mi Kyong.

Mi Kyong'a taraf dönerek oturdu bir süre sonra.

Yerdeki küçük, ahşap kasede olan karışımı ve yanındaki tarağı da fark etmiş, gözleri saçlarına giderken ıslak olduğunu anlamıştı.

Daha da yakınına oturduktan sonra tarağı alıp karışıma batırdı.

Mi Kyong ise şaşkın gözlerle el hareketlerini izlemekteydi.

Yakınına gelip öne dökülen saçlarını taramaya başlaması daha da şaşırttı kızı.

" Prensim? Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda gözleri yerinden fırlayacak gibi açılmıştı adeta.

O ise yüzüne bakmadan saçlarına odaklandı bir müddet.

Belinden aşağıya uzanan, siyah saçlarına dokunurken hafif tebessüm belirmişti yüzünde.
" Çok uzamışlar. Sana daha çok yakışmış, bu halini de çok beğendim".

Mi Kyong hiçbir tepki vermeden şaşkın gözlerle bakmaktaydı.
" Sarhoş musun? "
" Bir yudum bile içmedim. "

Sessizlik oldu aralarında yine.

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin