Mutluluk (LXVII bölüm)

572 64 158
                                    

" Nerede meyveler? " Diye sordu Chae düşüncelere dalarak yanında oturup boşluğa bakan Mi Kyong'a.

Bayağı zamandır seslenmesine, sorular sormasına rağmen tepkisiz kaldığını gördüğünde kolundan tutarak silkeledi. " Hey, duymuyor musun beni? "

" Ne? " Kafasını sallayarak gözlerini boşluktan ayırıp baktı kendine gelerek. " Ne oldu? Bi' şey mi dedin? "
" Hani meyvelerden almaya gittin bana mutfağa? Eli boş geri dönmüşsün ya? "

" Haah? " Aniden ellerine baktığında oturduğu koltuktan fırladı. " Doğru ya. Ben meyve için gitmiştim oraya. Unutunca şey olmuş. " Gitmeye yeltendi. " Ben hemen getirim. "

" Dur hele bi'. " Engel olmuştu gitmesine seslenerek. " Neyin var senin? Sabahtan beridir ne konuşuyorsun ne de sorulana cevap veriyorsun. "

" Aklımda bir şey vardı da, " Kaçırıyordu gozlerini. " Onu düşünüyordum. "
" Akşamki olayı mı düşünüyorsun yoksa? Seol anlattı bana her şeyi. "
" Ne oldu ki akşam? " Hâlâ gözlerini kaçırmaya çabalıyordu.
" Neyi kastettiğimi biliyorsun. "

Sıkkın bir nefes alıp verdi sessizlik sonrası.

" Kastettiğin gibi durum yok ortada. Han Sung'u getirdi eve akşam. Kapıya kadar gelmişken yemeğe davet ettim, işi olduğu için gelemedi. Bu kadar basit. "
" Seol öyle demedi ama. Nasıl heyecanla, hevesle yemek yaptığını, hazırlandığını, prens gittikten sonraysa ardından neredeyse sabaha kadar pencerenin önüne çakılı kaldığını söyledi. "

Sesini yükseltmişti hafiften kaşlarını çatarak.
" Ne saçmalıyorsunuz siz?! Yok öyle bir şeyler. Her zaman yaptığım şeyleri abartmayın! " Bir hışımla ayrıldı oradan.

Mutfağa geldiğinde Seol'u gördü tezgahın başında.

Yanındaki kızları da fark ettiğinde kolundan tutup bir köşeye çekti.
" Seol, bir daha olur olmadık şeyleri konuşma! "

Kızın şaşkınlıktan kaşları havalandı.
" Ne konuşmuşum ki ben abla? "
" Chae'ye söylediklerini diyorum. "
" Ha, şu meseleeee. " Kollarını kilitledi önünde. " Yalan mı söyledim yani? Niye bana kızıyorsun? "

Tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken Choi gelmişti yanlarına.
" Mi Kyong" dediğinde bakmıştı ikisi de. " Veliaht prensin odasını yerleştirmen gerek".
" Siz neden yapmıyorsunuz?".
Kadının yüzünde tebessüm belirmişti.
" Ben alışveriş yapacağım" dedikten sonra sesini kıstı. " Torunum için".
" Çok geçerli bir sebepmiş".

Kadın gülümsemesini durdurarak ciddi surat aldı.
" Elini çabuk tut. Bayağı zaman oldu prens geri geleli biz hâlâ hiçbir şey yapmadık. "

Choi oradan gittikten sonra yeniden bakışlarını Seol'a çevirdiğinde imalı bakışlarıyla karşılaştı.
" Ne? Ne var? "

" Neden yeni görevini duyunca gözlerin büyüdü, kaşların çatıldı? Oysaki hep yaptığın iş. " Dilini içerden yanağına bastırdı. " Yoksa veliaht prens olduğu için mi? "

İşaret parmağını havada sallamıştı dişlerini sıkarak.
" Sana Chae ile takılmayı yasaklıyorum! " dedi bir kaç adım atmıştı ki geri döndü. "Konuşma bile! ".

Mutfaktan ayrılıp direkt veliaht prensin odasına geldi.

Boştu oda.
Sadece üzerini kağıtlarla dolu olan masa ve yatak vardı.

Kapıyı geri kapattı, tam ortada dayanarak etrafına baktı.

Gözleriyle odayı tarayıp fikir yürütürken kapının açılma sesi duyuldu.

Ardına baktığındaysa veliaht prensi gördü.

Bir şey demeden lafa girdi hızla yaptığı saygı duruşunun ardına.
" Ben odanızı yerleştirmek için gelmiştim. "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin