Söz Veriyorum (XXXVI bölüm)

1.2K 167 123
                                    

Bol yorum💜

Senin için geldim.
Seninle olmaya.
Senin olmaya.

Beklenmedik şeyle karşılaşmıştı Mi Kyong.

Prens, dudaklarına bu kadar yakınlaşsa da yan geçerek sadece yanağına öpücük kondurmuştu.

Şaşkınlıkla gözlerini açıp yüzüne odaklandı sorgularcasına.

Prens ise diğer yanağa da kondurduğu öpücüğün ardına yere eğilerek elbiseyi alıp üzerine geri giyindiriyordu o sırada.

Kocaman gözlerle prensin el hareketlerini takip etmekteydi. Üzerindeki giyime baktıktan sonra konuşmaya başladı.
" Neden? Neden bunu yaptınız? "

Merak dolu gözlerle bakıyordu fakat cevap alamıyordu.
" Yoksa beni istemiyor musunuz? " Hâlâ cevap alamaması kaşlarının çatılmasına sebep oldu. " Söylenenler doğru mu yani? Bu hâlimle bile sizi etkilemiyor muyum? " Gözleri dolmaya başladı hafiften. " Beni bir kadın olarak görmüyor musunuz? Neden geri çeviriyor sunuz? Çekici gelmedim mi şu an size? "

Bunları söyledikçe bir yandan kardeşinin, cariyelerin söyledikleri çınlıyordu kulaklarında.

Prensin bıkkın nefes alarak arkasını dönmesine daha da gerildi.
Üzerindeki elbiseyi omuzlarından ittirerek yeniden yere attı ve bileğinden tutarak hızla kendine çevirdi.

Şimdi ne yapacağını bekliyordu Wang Wook.

Düz bakışlarla izlerken Mi Kyong, yüzünü ellerinin arasına alarak gözlerini kapatıp dudaklarını öpüşme pozisyonuna getirdi.

Sıkıca sıkıyordu büzülü dudaklarını. Öpmek için zorluyordu kendini.
Dudakları, elleri ve kapalı olan göz kapakları titriyordu.

Prens tamamıyla hareketsiz hâlde hâlâ ne yapacağını beklerken Mi Kyong kendiyle savaş veriyordu adeta. Hem yakınlaşıp hem uzaklaşıyordu dudaklarından.

Yapamayacağını anladığındaysa ellerini gevşeterek geri itti kendini.

Sessizlik vardı.

" Bu yüzden olabilir mi Kyong? "

Soruyu duyduğunda tuttuğu nefesi bıraktı dışarı. Hızla inip kalkıyordu göğsü.

" Ne yapıyorsun? Ne yapmaya çalıştın?"

" Neden beni istemediniz? Ha? Ben size gelmiştim oysaki. "

Gözlerindeki yaşlar süzüldü yanağına.
Elinin tersiyle silerken prens bileğinden tutarak kendine çekti.

Koltuğa oturduktan sonra Mi Kyong'u da dizlerine oturtarak kollarını doladı beline.

" Neyin var?" Yüzünde kalan ıslaklığı sildi. " Söyle hadi. "
" Söylenenleri doğru çıkardınız. " Bir yandan ağlayıp bir yandan konuşmaya çalıştı hıçkırarak. " Beni istemediniz. Önünüzde yarı çıplak durmama rağmen sizi kendime çekemedim. Niye geri çevirdiniz beni? "

" Sen beni istemiyorsun çünkü. " Saç uçlarında gezindiriyordu parmaklarını. " Öpmeye çalışsan da bir türlü öpemedin. Buna hazır olmadığını gördüm gözlerinde. Maalesef. "

" Peki siz? Siz beni istemiyor musunuz?"

" Bu soruyu ciddi ciddi soruyor musun bir de? Cevabı çok iyi biliyorsun. Bu işler tek taraflı olmuyor. Senin gözünde tutkuyu, isteği görmezsem sadece benim istememin ne anlamı kalır? "

" Yani beni, " Ağlamasını durdurarak gözlerini dikti gözlerine. " Beni geri çevirmenizin tek sebebi bu mu? "

" Tabii ki, " Onaylamak anlamında kafa salladı. " Yoksa seni ne kadar çok istediğimin farkında değil misin? Ben seni incitmekten korkuyorum. Bu yüzden sırf kendi arzularıma göre hareket edemem. " Kafasını sallayarak göz yaşlarını silip ağlamasını durdurmaya çalıştığını gördüğünde yumuşak bir tonla devam etti konuşmasına.  " Niye bu hâle geldin sen, onu söyle. " Sarkan alt dudağını gördüğünde dudaklarının kenarı kıvrıldı. " Söylenenler neymiş, kim neyi söylüyor? "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin