Hatırlamak (LIII bölüm)

799 104 114
                                    

Taehyung her şeyi hatırlamıştı, her şeyi.

Öğle vakti olmasına rağmen veliaht prens henüz çıkmamıştı prensesin odasından.

Durumun böyle olması Mi Kyong'un kafasını daha da karıştırmaktaydı. Mutfaktaki koltuğa oturarak bir yandan tırnaklarını yerken aklında hayâli bulut belirmişti.

O bulutun içinde kendince düşünceler kurmuştu;
Ki Seung ve prensin O'nu sokağa attığını, dizilerdeki kötü karakter gibi kahkaha attığını düşünüyordu kendince.

Aşırı dramatik bir ses tonuyla iki elini bir birine sürterek dizlerinin üzerinde prense yalvardığını hayal etmişti kendince;
" Lütfen efendim, bana acıyın, evlatlarımı benden ayırmayın. "
Prens ise sesli gülmüş O'na.
" Bu varoşu hemen sokağa atın! Saraya adımını bile atamasın. Ha! Ha! Ha! "

Kahkaha seslerinden kulaklarını kapadı Mi Kyong.
" Yalvarırım majesteleri, acıyın bana".
Prens ile Ki Seung tiksinerek bakmış ona.
" Ben nasıl olurda seni istemişim bir zamanlar" demiş prens ağzını eğerek. Bakışlarını yeniden Ki Seung' a çevirerek sarılmış ona. " Senin gibi asilzadeyi, prensesi kimlere tercih edecekmişim az daha".

Prenses kötü karakter gülüşünü devam ettirmiş.
" Ha, ha, ha! Sonunda anladınız, önemli olan bu prensim. Hadi aşk yuvamıza gidelim, çocuklarımızla beraber. "
Dizlerinin üzerine çökerek yalvarmaya başlayan Mi Kyong'u muhafızlar saraydan atınca çığlıklar atmaya başlamış.

Hayâlinden sıyrılarak kafasındaki bulutu kovdu her iki eliyle.
" Ya bunlar gerçek olursa? Ya bana Külkedisi muamelesi yaparlarsa? Aissh, kendimi Süleyman'ı Hürrem'e kaptırmış olan Mahidevran gibi hissediyorum. "

Düşünceli şekilde kapıya yaslanarak bakışlarını bahçede gezdirmeye başladığında gözleri daha da açıldı.

Veliaht prens ile Ki Seung el ele tutuşarak bahçede geziyordu.

Şaşkın gözleriyle ikisini süzmeye daldığından yanında duran Chae'yi fark etmedi bile.

O da aynı şaşkın ifadeyle izlemekteydi O'nları.

Ki Seung göz ucuyla Mi Kyong' un kapının önünden izlediğini fark edince yalancı bir gülümseme yerleştirdi.

Önlerine çıkan kurbağayı gördüğünde kısık sesle çığlık atarak yüzünü prense doğru döndü.
" Ahhh, yılan! " Diye hafiften bağırıp yüzünü boynuna gömerek sarıldı sıkıca.

Titremesini gören prens, kolunu sıvazlayarak sakinleştirmeye çalıştı.
" Kurbağa sadece. "

Chae'nin ağzı kocaman açıldı gördüğü manzaradan.

" Oha! " dediğinde Mi Kyong fark etti O'nu artık. Başını arkadaşından yana doğru çevirerek kollarını önünde kilitledi.
" Ne oldu kanka, şaşırmış gibisin? Güvendiğin dağlara kar mı yağıyor? "

Chae'nin bakışları hâlâ az ötelerinde sarılmakta olan prensle prensesteydi.
" O'ndan nefret ettiğini sanıyordum. Utanmasalar buracıkta şimdi öpüşecekler neredeyse. "

" Noldu ki? " Hani normâldi böyle şeyler? "
" O'nun gerçek yüzünü biliyor ama. "
" Bilse de sonuçta O bir erkek değil mi? " Yeniden bakışlarını çevirerek süzmeye devam etti. " Bu devirde bile kimseye güven olmuyormuş. Yine de cumhuriyetin gözünü seveyim. " Elini omuzuna koydu. " Hadi işimize dönelim biz. "

Oradan ayrılınca Chae de arkasından gelerek işlerine kaldığı yerden devam ettiler.

Wang Wook, Ki Seung'un kolundan tutarak ileri çektiğinde bakışları ayağına gitti.
" Bu kadar hava almak yeterli mi? " Diye sorduğunda onaylarcasına kafasını salladı.
" Yetti. "

Krallıktaki BTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin