0.1

38.2K 1.3K 314
                                    




Annem'in elime tutuşturduğu tepsiyle mahallede yürüyordum. Annem mahalledeki en yakın arkadaşımın annesiyle kankaydı. Bu da arkadaşım Tufan'la bize birçok izin sağlıyordu. Birbirimizde istediğimiz zaman kalabiliyorduk ya da gece eve gelme saatlerimizde esneklik olabiliyordu.

Birkaç ev ilerimizde oturan Tufan'ların evinin önüne geldiğimde tepsiyi tek elime alarak zili çaldım. Kapının açılmasını beklerken mahalleye şöyle bir göz attım. Bugün sanki biraz sessizdi. Akşam olmak üzereydi ve neredeyse hava kararacaktı.

Oflayarak mahallenin aşağısına baktım. Yokuşun sonunda gördüğüm üç kişiyle gerçekten sıçtığımı hissettim. Cemil Abi, Hasan Abi ve Ali... Yani kısaca mahallenin abileri...

Cemil Abi ve Hasan Abi önde yürürken Ali biraz daha arkalarından geliyordu. Cemil Abi en büyükleriydi ondan sonra ise Hasan Abi geliyordu. Ali ise, o farklı bir mevzuydu. Bir süredir hatta itiraf etmek istemesem de çocukluğumdan beri ona aşıktım. Sıkıntıyla derin bir nefes alarak onlar buraya gelmeden önce kapının açılmasını diledim.

Onu görünce utanıyor ve kaçmak istiyordum. Bazen bana attığı garip bakışlar altında sanki her şeyin farkında ve benden tiksiniyormuş gibi hissediyordum. Yine büyük bir özgüvensizlik bedenimi ele geçirdiğinde açılmayan kapıya da Tufan'a da binlerce küfür ettim.

"Deniz, koçum!" diye seslenen Cemil Abi'yle içimden binlerce küfür ettim. Gülümseyerek onlara doğru baktığımda hâlâ buraya yürüdüklerini gördüm. Doğal davran!

Yanıma kadar gelerek hemen önümde durdular. Cemil ve Hasan Abi hemen karşımda Ali ise onların bir iki adım arkasındaydı. Bakışlarımı sadece Cemil ve Hasan Abi arasında ilerlettim.

"Nasılsın koçum?" dedi, Hasan Abi. Gülümseyerek baş selamı verdim. "İyiyim Hasan Abi, siz nasılsınız?" dedim, en doğal sesimle. Cemil Abi gülümsedi ve elini omzuma koyarak birkaç kez pat pat yaptı. Eli de baya ağırdı. Salak gibi gülümsemeye devam ettim.

"İyiyiz, iyiyiz. Seni de iyi gördüm. Baya boya gitmişsin, kilo da almışsın." dediğinde huysuzca kaşlarımı çattım. Çocuk muydum ben? Özellikle Ali'nin yanında Cemil Abi'nin böyle yapası tutuyordu. Hasan Abi'de ona kızıyordu.

"Niye öyle diyorsun Cemil? Çocuk mu bu oğlan?" dedi, Hasan Abi. Cemil Abi elini üstümden çekerek ona döndü.

"Seviyorum oğlanı Hasan, sana ne."  dedi. Ali ise seyirciydi. İçimden ona da küfür ederek kavgaya tutuşan ikiliye döndüm. Konuyu değiştirsem iyi olurdu.

"Ceren nasıl abi? En son okulu dondurmuştu." dedim, Cemil Abi'ye. Ceren, Cemil Abi'nin benimle yaşıt kardeşiydi. Beraber aynı ortaokula ve liseye gitmiştik. Pek yakın olmasakta arada muhabbetimiz olurdu. Onunla ilgili sevmediğim tek şeyse alttan alttan Ali'ye yanlamasıydı.

"Ne yapsın koçum, geri başladı okula. Gidip geliyor yine." dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Bu iyi haberdi. Okulu dondurduğu süre boyunca hep onlarla takılmaya çalışır Ali'nin yanında bulunurdu. Ali ona yan gözle bile bakmazdı ve tahminimce bunun sebebi arkadaşının kardeşi olmasıydı. 

"İyi biz gidelim artık. Aşağı mahallede mevzu varmış bizim mahalleden bir çocuğa laf atmışlar." dedi, Hasan Abi. Hasan Abi tam bir kavga adamıydı. Abi gel desen eli kanda olsa bile koşa koşa gelirdi. Cemil Abi ise koruma iç güdüsü gelişmiş bir adamdı. Ali ise o, sadece kavgada birkaç kişiyi hırpalamayı seviyordu.

"Görüşürüz Abi." dedim. Kısaca baş selamı vererek ilerlemeye başladılar. Ali hâlâ hareketsiz durduğunda çekinerek ona baktım. Birkaç adım attı ve tam önümde durdu. Kalbim korkudan atmayı durdurduğunda sakince ona baktım. Uzunca yüzüme baktı ve öylece bekledi.

Gözleri yüzümü uzunca turladı.

"Bir şey mi diyecektin?" dedim. Ona abi demek istemiyordum. O benim abim değildi. Gergince kaşlarımı çattım. Sorduğum soruya sanırım cevap vermeyecekti. Hayır, kiraz gibi kırmızı dudaklarına bakmayacaktım. Kaşlarıma çattım ve ona bakmaya devam ettim.

"Bir şey sordum." dedim, tekrar. Sustu ve bir adım uzaklaşarak ağırca baş selamı verdi. Koyu kahve saçları beyaz teninin üstündeyken ne kadar yakışıklı olduğunun farkında mıydı? Hele parlak yeşil gözleri simsiyah kıvrık kirpiklerinin altında yeşim taşı gibi parlarken...

"Eyvallah." dedi, sakince. Derinden gelen kalın sesine sonra fenalık geçirebilirdim. Onun gibi baş selamı verdim kaşlarımı çatmaya devam ederken.

"Sana da eyvallah." dedim, ağırca. Yanımdan geçip gittiğinde arkasından baktım. Hayır, kalçalarına değil. Sırtına baktım, tabiki de. Büyük adımlarıyla uzaklaştı ve Cemil Abi'lere yetişti.

Sanırım herkese abi diyip ona sen diye hitap etmeme bozuluyordu. İstediği kadar bozulabilirdi. Ona asla abi demeyecektim. Sonunda kapı açıldığında kızgınca kapıyı açana baktım. Geri zekalı Tufan!

"Lan geri zekalı niye açmıyorsun on saattir?" diye kısık bir sesle bağırdım. Saçları ıslak ve omzunda beyaz bir havlu vardı.

"Noldu lan? Duştaydım anca çıkabildim." dedi, panikle. Onu ittirerek içeriye girdim ve kapıyı kapattım. Elimdeki tepsiyi onun eline tutuşturarak omzundaki havluyu aldım ve boğazına dolayıp sıkmaya başladım.

"Ebenin şeyi oldu, geri zekalı! Sen kapıyı açana kadar Cemil Abi'lere yakalandım." Şaşkınlık ve onu boğmamla kızarmaya başladığında havluyu gevşettim.

"Lan Ali Abi'de yanlarında mıydı?" Salaklığı okullarda ders olarak görülmeliydi gerçekten.

"Onların ayrı takıldığı ne zaman görülmüş lan!" dedim, kızgınca. Elini havaya kaldırarak göğsüme koydu ve biraz ittirdi.

"Tamam odama çık, şunu mutfağa bırakıp geliyorum." diyerek tepsiyi gösterdi ve mutfağa gitti. Arkasından nah çektim.

"İbne!"


artık okuya okuya bende bir bxb yazayım dedim

hikayemiz hayırlı uğurlu olsun💖

Mahalle [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin