Burnumu çekerek örtüyü üstüme çektim. Durumum gerçekten çok beterdi. Evlenmiştim ve bir nevi boşanmıştım. Onsuz geçirdiğim üçüncü günümdü. Çok fazla ağlamaktan artık kendimi hasta hissediyordum.Anneannem ara sıra odama gelerek yaşayıp yaşamadığımı kontrol etmesi bile sinirimi bozmaya yetiyordu. Oflayarak üstümdeki örtüyü ittirdim ve yataktan kalktım. Ezbere bildiğim bir numara bile yoktu. Ne telefonum vardı ne de başka bir şeyim. Üç gündür burada sadece uyuyup uyanıyordum.
Ali'nin şu an ne halde olduğunu düşünmek bile istemiyordum. Biliyordum ki her yerde beni arıyordu. Tufan'ın burada olacağım çoktan aklına gelmiş ve Ali'ye söylemiştir. Anneannemin gözü hep üstümde olduğunu için rahat hareket edemiyordum.
Bir an önce evden çıkıp bir telefon bulmalıydım. Bir telefon numarası olmasada herhangi bir sosyal medya hesabından Tufan'a ulaşabilirdim. Yatağı toplayıp hızla odanın içindeki duşa girdim.
Yağlı saçlarımı iyice çitiledikten sonra artık kendimi daha temiz hissediyordum. Moralim hala bozuk olsada en azından artık evsiz gibi görünmüyordum. Ali'siz olmak tam da evsiz gözükmek gibi bir şeydi.
Berbat, üzücü, mutsuz...
Buraya getirdiğim eşyalardan üzerime bir şeyler giyerek sessizce odadan çıktım. Ev çok sessizdi ve bu biraz şüpheli gelmişti. Anneannem bu saatte büyük ihtimalle terasta çay içiyor olurdu.
Sessizce terasa çıkan mutfağa girip teras kapısına doğru yaklaştım. Kapı açıktı ve içeriye doğru esen rüzgardan perde bir elbisenin etekleri gibi dalgalanıyordu. Ses duyduğumda duraksadım ve tül perdeden görünen anneanneme baktım.
Bir elinde çay bardağı diğer elinde ise telefon vardı ve telefondaki kişiler annemle babamdı. Onları çok göremesemde onlar olduğunu seçebilmiştim.
"Her olayda olduğu gibi bunda da saçma kararlar veriyorsun. Herkes hayatını sana göre yaşayamaz." dedi, anneannem. Sanırım beni savunuyordu.
"Benim çocuğum." dedi, babam. Annem ise bu konuşmaya seyirciydi.
"Evet senin çocuğun, evcil hayvanın değil. Yediğine içtiğine, sıçtığına karar veremezsin." dedi, anneannem. Oldum olası babamdan nefret ediyordu. Anlaşılan derdi beni savunmak değil, beni savunmak adı altında babama karşı çıkmaktı. Aralarında birkaç laf sokma daha geçtikten sonra telefonu kapattılar.
Olduğum yerde öylece durdum.
"Nasıl iyi konuştum mu?" dedi, anneannem. Geldiğimi nasıl anlamış olabilirdi ki? Perdeyi ittirerek terasa çıktım ve karşısındaki sandalyeye oturdum.
"Amacın sadece babamı sinirlendirmekti o yüzden yorum yapmayacağım." dedim.
"Baban hiçbir şey söylemesede annen neler döndüğünü söyledi. Babanı kızdırmak için değil gerçekten senin bir yanlışını görmediğim için öyle konuştum." dedi. Şaşırmıştım.
Benimkilere benzeyen kahve gözlerine baktım. Klasik bir anneanneydi işte, bir babaanneden daha iyi. Şu dizilerdeki çılgın ve havalı anneannelere benziyordu.
"Yanlış bir şey yapmadım." dedim, sadece.
"Annen beni dinlemeyip babanla evlenmesi daha yanlıştı." dedi, burun kıvırarak. İşte buna hiçbir şey söyleyemezdim. Derin bir iç çekere gözlerimi havaya diktim. Antalya'nın sıcak havası geldiğim günden beri beni bunaltıyordu. Şimdiden birkaç ton karardığımı hissediyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle [bxb]
RomanceEğer mahallenin abisine aşıksanız bu kötüydü ama mahallenin abisine aşık bir erkekseniz bu daha da kötüydü. bxb