1.2

17.5K 1K 350
                                    



"Senin dışında hiçbir şeyden hoşlanmıyorum." dedim. Yüz ifadesi öylece donduğunda birkaç dakika bakıştık. Sanırım idrak etmeye çalışıyordu. Sanırım bana karşılık veremeyeceği bir şeyi ona söylemek çok büyük bir aptallıktı.

"Yani demem o ki böyle şeyler düşünme. Hislerimin ne olduğunu hissedebildiğini, görebildiğini biliyorum. Ben seninle daha önemli bir şey hakkında konuşmak istiyorum." dedim. En iyisi bu konuyu dağıtmaktı. Çünkü bana bir cevap verebileceği zannetmiyordum.

"Dinliyorum." dediğinde ellerimi dizlerime vurdum.

"Şimdi iki şeritli bir yol düşün tamam mı? Bir şeritinde yavru kedi diğer şeridinde civciv var. İki şeritten de araba geliyor. Hangi hayvanı kurtarırdın?" diye sordum, tüm ciddiyetimle. Yüzüme garip garip baktığında omuzlarımı silktim.

"Konuşmak istediğin önemli konu bu mu?" dedi. Başımı olumlu anlamda salladım. Bence gayet önemli bir konuydu.

"Gayet önemli bir konu cevap ver." dedim. Bir süre düşündü. Eliyle alnını ovaladığında sessizce güldüm. Şu an uydurduğum bu soru için bu kadar düşünecek miydi gerçekten?

"Civcivi kurtarırdım." dediğinde garip bir şekilde kaşlarımı çattım. Kedi demesini bekliyordum.

"Ben kedi demeni bekliyordum. Neden civciv dedin ki? Büyüyünce çirkin oluyor. Kedi büyüdüğünde bile tatlı." dedim. Gülerek başını iki yana salladı. Onu çok gülerken görmediğim için dikkatlice izledim.

Gözleri kısıldı ve dudaklarının kenarlarında derin gülme çizgileri oluştu. Bende onun gibi kendimi gülerken buldum.

"Neden sadece tatlı olduğu için bir hayvanı kurtarmak isteyeyim ki? Hangisi daha yararlıysa onu seçersin." dediğinde kaşlarımı çattım. Gerçekten bunun için mi civcivi kurtarmak istiyordu?

"Onu yemek için mi kurtarıyorsun yani?" dedim, şaşkınca. Ne kadar da caniydi? Yemek farklı bir şeydi kurtarıp büyütüp yemek farklı bir şeydi. Doğrularak yaslandığı yerden ayrıldı ve benim gibi yatağa oturdu.

"Her neyse, sonuç olarak sen sordun bende cevapladım. Yani bu hikayenin sonu nereye bağlanıyor?" dedi. Şimdi ben bu hikayeyi uydurduğum için sonu da uydurma bir yere bağlanıyordu.

"Sadece sormak istedim. Kediyle civciv çok küçük oldukları için arabaların ortasında kalarak hayatta kaldılar." dedim, çocuk gibi gülerek. Bir tek bu şekilde tamamen mutlu sonlu bir hikaye olabiliyordu.

"Hayatta kalsa bile o civcivi yerim." dedi. Bana inadına söylüyordu. Ama ben ondan daha inattım. İmalı bir şekilde gülümseyerek mırıldandım.

"İnsanın civciv olası gelmiyor değil." dedim.

Yüz ifadesi donup kalırken yine onu cevap veremeyeceği bir durumun içine soktuğumu fark ettim. Bir süre bu devam edecekti, en azından kendini keşfedene kadar. Aramızda bir şey olacağını biliyordum ama fazla yavaş olacak gibiydi.

Kimsenin acelesi yoktu.

"O kadar geldim. Bir kahve bile yapmadın." dedim, sitemle. Umarım kahve yaparken beni tezgaha dayardı. Yoksa gerici bir sessizlik içinde oturmak zorunda kalacaktık. Yataktan kalktığında bende onunla birlikte kalktım.

O önde ben arkada odadan çıkarak mutfağa geldik. Keşke ben önde o arkamda olsaydı diye düşünürken önüme konulan kahve bardağıyla kendime geldim. Ben mutfak masasına oturmuş düşünürken o kahveleri çoktan yapmıştı bile.

Mahalle [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin