Yorgunlukla kendimi yatağın üstüne bıraktım. Yataktan kalkacak halim yoktu. Sözünü tutmuştu. Sabah olmasına birkaç saat kalmıştı ve o hiç durmamıştı. Kurulanarak odaya girdiğinde göz ucuyla ona baktım."İyi misin bebeğim?" dedi, dolaptan üstüne bir şeyler geçirerek. Önce özenle beni duş aldırıp kurulamıştı. Ardında da üstümü giydirip uyumam için yatağa bırakmıştı. Yanıma gelmeden uyumak istemiyordum.
"Hiç daha iyi olmamıştım." dedim, halsizce. Resmen sesim çıkmıyordu. Bedenimin her ayrı kısmı farklı sızlıyordu. Artık gerçekten kucaksız yürüyemeyebilirdim. Kıpırdayacak gücüm bile yoktu.
Üstünü giyindikten sonra havluyla saçını kuruladı ve yanıma geldi. Elini yatağa yaslayarak bana doğru eğildi ve alnıma bir öpücük kondurdu. Gözlerimi kapatarak gülümsedim.
"Şimdi bize yiyecek bir şeyler hazırlarım. Sen biraz uyu tamam mı bebeğim? Ben yemek için seni kaldıracağım." dediğinde sadece başımı sallayabildim. Koklayarak birkaç kere öptükten sonra odadan çıktığını duydum.
Bu enerjiyi nereden buluyordu? Sayamadığım kadar seviştikten sonra birde kalkıp bizim için yemek yapabiliyordu. Çıtayı daha ne kadar yükseltecekti?
Birazcık uyukladıktan sonra boynuma konan öpücüklerle uyandım. Mırıldanarak gözlerimi araladığımda bana bakan tatlı yüzüyle karşılaştım. Parmağıyla yanağımı okşayarak gülümsedi.
"Güzelim, yemek hazır." dediğinde genişçe gülümsedim.
"Güzelin miyim gerçekten?" diye sordum, uykulu sesimle. Hafiften ağrıyan boğazımla çok fazla konuşamıyordum. Yüzümü buruşturup yutkunmaya çalıştım.
"Güzelimsin tabi. Hadi gel sıcacık çorba yaptım, boğazına iyi gelecek." dediğinde yardımıyla doğruldum. Kendime gelmeme izin verdi. Biraz daha ayıldığımda Ellerini koltuk altlarıma koyarak beni kucağına aldı. Bebek gibi kucağına çıktığımda hızla kafamı omzuna yasladım.
Odadan çıkarak mutfağa girdi. Beni sandalyeye oturtacak sandığımda sandalyeye kucağında benimle oturdu. Belim masaya yaslandığında aramıza mesafe koydum. Arkama doğru uzanarak eline bir kase aldı.
"Şimdi sana ben içireceğim." dediğinde sessizce başımı salladım. Güzel bir tavuk çorbası yapmıştı. Kokusu karnımın ne kadar acıktığını hissettirmişti. Kaşığı çorbaya daldırarak karıştırdı. Kaşığa aldığı çorbayı üfleyerek bana uzattı.
"Aç ağzını." dediğinde dudaklarımı araladım. Kaşığı ağzıma soktuğunda tereddüt etmeden yudumladım. Gerçekten de yediğim en güzel çorbaydı. İştahlı sesler çıkararak çorbayı bana yedirmesine izin verdim. Sonunda kase bittiğinde masadan bir tabak aldı.
Pilavda yapmıştı.
"Doydum." diye, sızlandım. Kaşlarını çatarak yüzüme baktığında dudağımı sarkıttım. Kaşığa pilav doldurarak ağzıma ittiğinde ağzımı açtım. Hemen ardından ağzıma bir kaşık yoğurt soktuğunda gözlerimi büyüttüm.
"Ye çabuk." dedi, anne gibi. Sessizce ağzıma soktuğu kaşıkları yemeye devam ettim. Sonunda pilavda bittiğinde bir bardak su da içirdi.
"Doydum, Ali." dedim, kaçmaya çalışarak. Elimdeki bardağı aldı ve masaya koydum. Kaçmaya çalışan beni tutarak kendine çekti ve göğsüne yatırdı. Bir eli sırtımı okşarken diğeri saçlarımı okşuyordu.
"Bebekler konuşmaz." dedi, sırtımı pış pışlayarak. Ağzımdan mırıltılar çıkararak dediğine itiraz ettim. Omuzlarımdan tutup doğrulttuğunda yüzüne baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle [bxb]
RomanceEğer mahallenin abisine aşıksanız bu kötüydü ama mahallenin abisine aşık bir erkekseniz bu daha da kötüydü. bxb