Olduğum yerde öyle kalarak camdan aşağı bakan Rüzgar'a baktım. Ali mi gelmişti? Hızlı adımlarla yanına ilerleyerek cama yaklaştım ve baktığı yere baktım. Ormanın içinden buraya doğru yürüyordu. Arkasındaysa sadece Hasan abi vardı. Gerçekten yalnız gelirken aklında ne vardı?Elimi cama yaslayarak beni görmesi için bekledim.
"Bu cam karartmalı, seni göremez." dedi, keyifli bir sesle. Az önceki sinirli halinden bu hale geçişi beni tedirgin etmişti. Ona döndüm.
"Bir daha karşıma çıkma. Geldiğin yere geri dön." dedim. Ellerini pantolonunun ceplerine sokup bana birkaç adım attı. Bir adımlık uzağımda durduktan sonra bana doğru kafasını eğdi.
"İlk konu da anlaştık zaten, ama ikinciyi sana sormayacağım. Ben buradayım, sen ne zaman gelmek istersen gelebilirsin." dedi, gülümseyerek. Yüzünde bir an eski onu görsemde suratımı buruşturarak geri adım attım.
"Konuşurken dik dursana lan, vidaların mı gevşedi yavşak?" dedim. Konuşurken ağzıma ağzıma girmesi çok rahatsız ediciydi. Ali buraya çıkmadan benim aşağı inmem gerekiyordu. Kafam yarılmış bir halde daha fazla olay çıksın istemiyordum.
"Ağzın çok bozulmuş." dedi. Yüzünde bunun hoşuna gittiğini belli eden bir hal vardı. Gözlerimi devirip camın yanındaki uzun çiçekli vazoyu ittirdim.
Onlar benim kafamı kırmıştı, bir vazo bana çok muydu? Vazonun arkasında duran lambaderi de tekmeledikten sonra aynı yüz ifadesiyle ona baktım.
"Ağzımdan sana ne? Yoksa gey misin?" dedim. Yüzümde yıllar önce bana attığı tiksinti bakışı vardı. Hiçbir tepki göstermeden yüzüme baktı. Öyle yüzüme bakıp dururken az önce oturduğu koltuğun yanına gittim. Tabletinin üstünde olduğu sehpaya bir tekme çektim.
"Tüm evi gezip her şeyi parçalayacaksın galiba." dediğinde ona bakmadan salondan çıktım. Geldiğim kapıdan hızla dışarı çıkarken Ali'yle burun buruna geldim. Beni gördüğünde derin bir nefes alarak kollarını bana sardı. Sarılışına karşılık vererek hemen arkadasındaki Hasan abiye baktım.
Onu hemen buradan götürmemiz gerektiğiyle ilgili birkaç işaret yaptım. Anlamadığını anladığımda gözlerimi devirdim. Bir yandan da Ali fark etmesin diye ona sıkıca sarılıyordum. Tekrar ne yapmamız gerektiğini mimiklerimle anlatmaya çalıştığımda anladığını belirten bir işaret verdi.
"Ah!" diyerek role girdim ve geri çekildim. Benden ayrılsada ellerini üstümden çekmedi. Elimi başımın arkasına atarak yüzümü buruşturdum. Yüzüme doğru eğilip gözlerimin içine baktı.
"Burada ne işin var?" dediğinde yüzümü tekrar buruşturdum.
"Önce hastaneye gitsek." diyerek elimi enseme koydum. Kaşlarını çattı ve beni omzumdan tutarak arkama çevirdi. Bir yandan da Hasan abiye bana destek vermesi için kaş göz yapıyordum.
"Aynen hastaneye gidelim." dedi, Hasan abi.
"Noldu?" diyerek bandaja dokundu, Ali. Hiçbir şey hissetmesemde acımış gibi yüzümü buruşturdum. Elini hızlıca çekerek beni belimden yakaladı ve kendine yasladı.
"Düştüm." dedim. İnanmayarak gözlerimin içine bakmaya devam etti. "Doğru söylüyorum, Ali." dedim, ısrarla.
"Burada ne işin var?" diye sorusunu yineledi. Yutkunarak göğsüne yaslandım.
"Hastaneye gidelim ben sana her şeyi anlatacağım. Gitmek istiyorum, lütfen." diyerek direttim. Şu an yukarıya çıkmasına izin verirsem bu bize zarar verirdi. Evin etrafında beli silahlı korumalar varken bizi böyle bir tehlikeye atamazdım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahalle [bxb]
RomanceEğer mahallenin abisine aşıksanız bu kötüydü ama mahallenin abisine aşık bir erkekseniz bu daha da kötüydü. bxb