0.9

16.6K 976 384
                                    




Burnumu çekerek örtüyü üstüme çektim. Hava soğuk olmasada sabaha kadar camın önünde uyumak beni bayağı bir hasta etmişti. O gecenin üzerinden bir hafta geçmişti ve hâlâ hastaydım. İlk günler herkes benimle ilgilense de şimdi odamda tek başıma kalmıştım.

Neredeyse yatağımdan hiç çıkmamıştım ve bol bol ağlamıştım. Meğer en başından ona olan ilgimi fark ediyormuş. Bu zamana kadar ki soğuk tavrı bu yüzden miydi? Bunu istemiyorsa neden beni ümitlendireceğini bile bile iki kere odama gelmişti?

Kim reddedeceği birinin camına tırmanırdı ki? Ben mi yanlış düşünüyordum? Belki.

Üzerimdeki örtüyü ittirerek yataktan kalktım. Hemen bir duş alıp kendimi dışarı atacaktım. Kendimi neden bile isteye eve kapatıyordum? Dolaptan elime geçen kıyafetleri alıp odamdan çıktım ve banyoya girdim.

Kaynar denilebilecek bir suyla hızla duşumu aldım. Kurulanarak kıyafetlerimi giydim. Altıma siyah bir pantolon ve üzerime de koyu yeşil bir sweatshirt giymiştim. Ayağıma çoraplarımı geçirdim ve saçımı iyice kuruttum.

Daha tam olarak iyileşmeden daha fazla hasta olmak istemiyordum. Kendimi biraz halsiz hissetsem de dışarı çıkınca geçerdi. Banyodan çıkıp aşağı indim. Mutfağa doğru ilerledim, annem buradaydı. Geldiğimi duyunca bana doğru döndü ve hemen kızmaya başladı.

"Oğlum sen daha iyileşmedin, nereye? Manyak mısın?" dedi ve ellerini hızla yıkayarak yanıma geldi. Islak ellerini üzerindeki mor kazağa sildi.

"Yat yat sıkıldım, anne. Bir hafta oldu, hem artık kendimi iyi hissediyorum." dedim. Ellerini kollarımı koyarak okşamaya başladı.

"Oğlum senin pencereni kapatacak kadar aklın yok, bir de dışarı mı çıkacaksın?" dediğinde güldüm. Biraz daha ısrardan sonra çıkacağımı anlayınca beni kalın kalın giydirdi.

Üzerime şişme montumu ve lacivert atkımı giymiştim. Annem benim için ördüğü siyah bir şapkayı da kafama taktığında sonunda evden çıkmama izin vermişti. Bu evden çıkmadığım bir hafta da gerçekten hava soğumuştu. Kasımın son haftasındaydık. Havanın bir anda bu kadar sertleşmesi bir anda çarpmıştı.

Ellerimi montumun ceplerine sokarak mahalleden çıktım. Tufan bugün evde değildi. Sabah beni arayıp bugün bir işi olduğunu söylemişti. Benden gizli bir iş çeviriyordu sanırım. Onunda sırası gelecekti.

Birkaç mahalle aşağıda lise zamanlarında gittiğim bir park vardı. Oraya gitmeye karar vermiştim. Lise zamanında oraya gittiğim biri vardı. Tufan'ı eve gönderip saatlerce o parkta oturduğum biri. Ama tabi hepsi lise yıllarında kalmıştı. O da başka bir şehire taşınmıştı zaten.

Sonunda parka geldiğimde parkın içinden yürüyerek kuytu köşelerinde eskiden her zaman oturdum banka oturdum. Tabi aynı bank değildi. O eski tahta bankın yerine siyah demir bir bank koyulmuştu. Yine de oturduğunda aynı manzarayı görmek aynı hissettirmişti.

O zaman ki hayatımı özlemiştim. Liseye gitmek, bir sürü arkadaşımın olması ve ilgilendiğim farklı insanların olması. Ali'ye olan ilgim o zamanlar tam yoğun değildi. Onu sadece beğeniyordum. Telefonuma mesaj geldiğinde cebimden çıkararak mesajı açtım.

Tufan: Neredesin?

Deniz: Öyle geziniyorum, hava almaya çıktım.

Tufan: Tamam.

Tufan: Fazla alma bir hava kaç para olmuş.

Deniz: Hahaha.

Tufan: Geliyorum birkaç saate.

Mahalle [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin