Toprak~
Kadınlar beyni ve kalbiyle karar verme yetisine sahipken erkekler için seçenek yelpazesi daha genişti. Nasıl mı? Tabiki en yegâne organları, yani sikleriyle.Tıpkı benim bir süredir yaptığım gibi.
''Hayırdır, karadenizde gemilerin mi battı?" Dibime girmiş elimdeki kağıtlara bakmaya çalışırken moralim bozuk bir şekilde ona uzattım.
''Ha karadenizde gemilerim batmış ha netlerim düşmüş. Aynı şey.'' Kaşlarını kaldırmış başını hafifçe sallayarak ilgiyle kağıdı incelerken ''vay be.'' Dedi. ''...Demek deneme sınavlarından sonra böyle kağıtlar veriyorlarmış.'' Şokla suratına bakakaldım. Ciddi olamazdı değil mi?
''Şaka?'' Anlamamış bakışlarına karşı nasıl bir karşılık vereceğimi bilmiyordum çünkü çok ciddi duruyordu.
''Barış gerçekten merakımdan soruyorum. Sen neden bu okulda okuyorsun?" Omuz silkti.
''Çünkü istediğim gibi at koşturmama izin veriyorlar.'' Sinirden titrediğimi hissediyordum. Bu nasıl saçma bir neden olabilir ya?
''Tamam ya bakma öyle. Prestijli bir okul sonuçta. Ne bileyim oğlum bu okula süpürge olarak bile girsen bir değerin oluyor çıkınca.''
''Ailen hiç sormuyor mu notlarını falan?" İkimizin ailesi de boşanmıştı ama her boşanan aile bizimkiler kadar ilgisiz olmak zorunda değildi sonuçta.
''Babamla görüşmüyorum. O her ne kadar amerikadan hayatıma burnunu sokmaya çalışsa da takmıyorum. Anneme de şımarık zengin ergen tavrımı gösterdiğim için kıyamıyor. Her şekilde kârlıyım yani.''
''Babanla neden görüşmüyorsun? Özel değilse tabi.'' Gözlerinden birden fazla duygu geçerken yüzünde buruk bir ifade oluştu. Dudaklarını ısırırken omuz silkti.
''Amerikalı biriyle gizlice evlenmiş. Evlendiği kişi... O zamanlarda kaldıramayacağım kadar zoruma gitti diyelim. Sonra barışmak istesem de gururum izin vermedi.''
''Baban çabalıyor ama değil mi?" Yüzünde bu durumdan ufakta olsa hoşuna gittiğini belli eden bir ifade oluştuğunda gülümsedim. Gerçekten kin tutamıyordu galiba.
''Çabalıyor ama bilirsin. Onun artık bir ailesi var. İkiz çocukları falan. Bu saatten sonra ilişkimiz kolay kolay düzelemez. Hele... Hele eşine davranışlarımdan sonra.'' Onu daha fazla zorlamak istemedim. Özellikle gözleri böyle pişmanlıkla parlarken.
''Vaay ikiz kardeşlerin mi var! Fotografları var mı?" Heyecanıma gülüp başını hızlı hızlı salladı ve şifresiz telefonundan galeriye girdi. Sadece birbirine benzemeyen ama aynı kıyafetlerin farklı renklerini paylaşan biri kız diğeri erkek bebeklerle dolu fotoğrafları önüme serdiğinde sırıtarak incelemeye başladım. Çok tatlılardı.
''Bak bu sağdaki kız sana benziyor. Senin gibi bembeyaz teni var. Yüzü de seni andırıyor.''
''Babamda öyle der.'' Birlikte her fotoğrafa bakarken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık bile. Öğlen arası biterken bebekler dışında kendi fotoğrafı dahil başka kimsenin resminin olmadığını farkettim. Sadece bebekler. Babası bile yoktu.
''Adları Bade ve Baran. Çok ilginç ama yabancı isimleri yok.'' Dedi sınıfa ilerlerken.
''Daha çok küçükler. Hiç girmeye gittin mi?"
''Aslında ilk doğduklarında onlardan nefret etmiştim. Kıskandım sanırım. Babam ne kadar çağırsa da gitmemiştim ama o her gün fotoğraflarını bana gönderiyordu. Başta umursamasam da zamanla sürekli resimleri beklediğimi farkettim.'' Gülümsedi. Kardeşlerinden bahsederken gözleri ışıl ışıl parlıyordu. ''... artık iki ayda bir gidiyorum. Nasıl oluyorlarsa her defasında beni tanıyorlar.'' Daha bir yaşında ya var ya yoklardı. Babası mutlaka Barış'ın resmini bol bol onlara gösteriyor olmalıydı.
''Neredeydiniz siz sabahtan beri?" Omzuma atılan kolla soluma, Ekin'e döndüm. Omzumu sıktı. Bugün ayrı enerjik görünüyordu.
''Barış kardeşlerinin resimlerini gösteriyordu bahçede. Dalmışız işte.'' Önemsemediği belliydi. Sınıfa girdiğimizde sabahtan beri olduğum tarafa bile bakmayan Oğuzhan'ı bir çocukla kavga ettiğini gördüğümde Barış yanımızdan ayrılıp direkt oraya yönelmişti.
''Ne oluyor burada? Oğuz hayırdır abi?" Cüssesiyle ikisinin arasına girdiğinde tanımadığım çocuk ''karışma Barış.'' Diye sesini yükseltti. Burnundan soluyordu adeta. ''... geldi durduk yere bulaştı bana. Canı kavga istiyor belli.''
''Aynen ellerim kaşınıyor. Birini dövmezsem rahat edemeyeceğim. Şansıma sen düştün.'' Çocuk Oğuza atılacağı sırada Barış onu tuttuğunda ''bir rahat durun!" Diye söylendi ama kimsenin taktiği söylenemezdi.
''Sen niye ayırmıyorsun?" Dedim yanımda keyifle kavgayı izleyen çocuğa.
''Hadi ama. Uzun zamandır fazla sakiniz. Sıkılmaya başlamıştım.'' Gözlerimi devirdim.
''Tabi haklısın. Öncesinde canın her sıkıldığında musallat olacağın bir ben vardım değil mi?"
''Yani, aslında doğru. Kimse senin verdiğin hazzı veremiyor bebeğim.''
''Hmm bu söylediklerinin hıncını almalıyım o zaman. Özledim o küçük, şekilli, kalkık götünü.'' Sesimi iyice kısarak söylediğim sözlerle bana iyice yaklaşmış ve kulağıma fısıldayarak konuşmuştu.
''Şöyle konuşuyorsun ya. Ben bir azıyorum ama.'' Sırıtarak yanımdan uzaklaştığında elimle alnıma vurmadan edemedim. Ben gerçekten sikimle düşünüyordum galiba.
Geçiş bölümü oldu bu bölüm. Birazdan diğer bölümü yazacağım ama söyleyeyim seksli bir bölüm olacak. Daha doğrusu fantezili bir şeyler istiyorum. (Reglken nasıl olacaksa;) Ekini nasil görmek istersiniz?
Bu aradaaa ilerleyen bölümlerde bir sürprizim olacak. Umarım fantaziler konusunda açık fikirlisinizdir. Öptüm bebekler...💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Romance+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...