40. Delirmek

10.2K 450 312
                                    

Medya: Toprak

Yaptıklarınızdan pişman olma evresi ne zaman başlar? Bedel ödemeye başladığınızda mı? Peki ne yaparsınız? Uysal olup cezanızı çekmeye razı mı gelirsiniz yoksa battıkça batmaya devam mı edersiniz? Bana soracak olursanız, her şekilde yeniliyordum...

''Soyun!"

Ve yaşadıklarımın henüz başlangıç olduğunu bilmeden, itaat ettim...

°•° Saatler Önce °•°

Yenildik. Hemde büyük bir hezimetle. Ortam aşırı gergindi. Rakip okul büyük bir sevinçle yuhlar ve bize karşı hakaret ede ede sevincinin tadını çıkarırken sinirden mora dönmüş Oğuzu her an birinin üstüne atlamaktan alıkoyan şey kesinlikle içimizden biri değildi. Tam karşı takımın oturma yerlerinde en önde yer alan Selindi. Anlaşılan yeni sevgilisi bu okulda okuyordu ve 'neler kaybettiğine dön de bir bak.' Temalı anlar yaşatırcasına aşırı güzel bir halde anadolu forması giymiş çocuklardan biriyle cilveleşiyordu.

''Sıçtık. Oğuz çocuğun üstüne atlarsa bu seneki bütün müsabakalardan kovuluruz.'' Bacağını durmadan titreten çocuğa hak verircesine başımı salladım.

''Yine de saçma. Alt tarafı ayrıldılar diye intikam almaya gerek var mı?" Diye sordum ortaya.

''Eğer bir taraf aldatmışsa evet. Ödeşmek gerek.'' Dediğinde Fırat, onun buz mavisi gözleri bana dönmüştü. İnce soluk dudaklarında farklı bir gülümseme vardı.

''A-aldatmak mı?" Afalladım. Aldattığını nereden biliyordu ki?

''Foça da gördüm bende. Selin her gün diss atıyordu sosyal medyada.'' Kaşlarım havalanırken ağzımdan ''haa!" Diye bir nida çıkmasına izin verdim. Cidden, ciddi ciddi korkmuştum. Kısa bir an bildiğini düşündüm de...

''Oha kavga çıktı!"

Ortalık bir anda karışmıştı. Herkes sahaya dökülürken en ortada Oğuzu gördüm. Kavgayı başlatan o muydu bilmiyorum ama fırsattan istifade hemen hemen kendisiyle denk bir çocuğu- Selinin yeni manitasını- dövüyordu. Hemen iki çocuğu da kolundan tutup ayağa kaldırdım. Fırat fazla zayıftı. Yanlışlıkla bir darbe alsa anında yeri boylardı. Barış ise dünkü üşütmenin bedelini ödüyordu. Kısaca bu kargaşa da ne kadar durursak o kadar zarar görürdük.

''Ekinle Oğuz kaldı. Onlarsız gidemeyiz.'' Dedi Barış gözleriyle kalabalık sahaya endişeyle bakarken.

''Barış doğru söylüyor.'' Ofladım. Haklılardı.

''Tamam ama siz burada kalın. Ben onları getirmeye çalışacağım.''

''Saçmalama.'' Omzumdan sımsıkı tutan Fırat sinir ve endişeyle bakarken başını onaylamazca iki yana salladı. ''...Cidden seni oraya göndereceğimi düşünmüyorsun değil mi?"

''Fırat haklı. Rahat dur. Zaten baksanıza, müdahale ediyorlar.'' Bana dese de yerinde kıpır kıpır durmasından arkadaşlarını yalnız bırakmaktan ne kadar rahatsız olduğu belliydi. Güvenlik görevlileri ve hocalar eşliğinde kavga dakikalar içinde son bulduğunda bazılarının ağzı yüzü dağılmış bazılarının şaftı kaymışken okul müdürü ve hocaların bağrışları, azarlamaları ile bizde dahil herkes sahada tek sıra halinde dikilmeye başladık.

''Ulan biz siz adam gibi maç yapasınız diye uğraşıyoruz sizin yaptığınıza bakın! Dizilere mi özeniyorsunuz gerizekalı sürüleri? Yok size bundan sonra müsabaka falan! Hadi, önce Zafer okulu dağılacak. Sizde cezalısınız! Okul çıkış saatine kadar ortalığı toplayın. Sonra göstereceğim ben kavgayı başlatanlara...'' müdür hâlâ söylenirken anadolulu öğrencilerin kinci bakışlarına aynı şekilde karşılık veren bizimkiler eşliğinde ayrıldık okuldan. Herkes telefonda olayı görmeyen arkadaşlarına yetiştirirken kapının önünde Oğuz ve Ekin'i bekliyorduk. Neyseki çok beklememize gerek kalmadan dayak yemiş ikili elleri ceplerinde göründü. Onları dayak yemiş, başları önde görmek bana o kadar büyük bir zevk verdi ki gülmemek için kendimi zor tuttum ama dayanmayacağımı anlayınca arkamı dönmek zorunda kaldım.

Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin