50. Oyun

8.2K 401 82
                                    

Fırat~

O gün büsbütün güzeldi. Hiç yaşamamış şeyler gibi güzeldi. Hayatın eşiğinde, düşüncenin eşiğinde son bir defa gördüğümüz şeyler gibi güzeldi...

Son zamanlarda hayat benim için güzeldi. Toprak hep yanımdaydı. Bana karşı oldukça iyiydi ve durmadan iyileşmemden ve tedavi ile ilgili konuşmaları olmazsa hayatımın en iyi zamanları diyebilirim. Ama şüphesiz hayatının en iyi ânı onunla bir bütün olduğumuz zamandı. Dudaklarımı birbirine bastırırken aklıma gelen anılar yüzünden sıcak basmıştı. Başımı iki yana sallayarak o anların etkisinden çıkmaya, elimdeki kitaba odaklanmaya çalıştım ama nafile. Bu romana odaklanmak kadar yeniden etkisine girmekte zordu ve ben salondaki gürültüyle rağmen okuma sandalyemde bunu başarmışken şimdi kendi düşüncelerim yüzünden baltalamıştım. Gözlerimi satırlarda gezdirerek okumaya çalıştım ama olmuyordu. Sıkılarak bıraktım ve diğerlerine, Toprağa bir bakış attım.

Sabahtan beri yerlerinden milim kıpırdamadan pes oynuyorlardı Barışla. Bir insan nasıl sıkılmadan saatlerce aynı oyunu oynayabilirdi ki? Yerimden kalkıp tek başına oturan Ekin'in yanına yerleştim. Kafasını çevirip beni gördüğünde gerilmişti. Gülümsedim. Son zamanlarda usluydu ve bu beni mutlu ediyordu. Onu seviyordum ama yaptıklarıyla haddinden fazla sorun çıkarmıştı. Ve bazı sorunlar, kesin çözümler gerektirirdi.

''Yeter lan sıkıldım maçtan. Başka bir şey yapalım.'' Oğuz gelip maç oynayan çocukların arasına oturduğunda Toprağa temas etmeye başlamıştı. Rahatsızca kıpırdadım. Ama o konsantre olmuş iki çocuktan ses çıkmayınca çareyi ''lan hadi yeter!" Diye bağırmakla buldu. ''Hem oynatmıyorsunuz hem de yapıştınız kaldınız.''

''Ya tamam bu son.''

''Aynen şunu yeneyim bırakacağım.'' Gerçek şuydu ki ikisininde birbirini yenme gibi bir durumu yoktu. Sabahtan beri istatistik kovalıyorlardı.

''Tabu oynayalım mı? Merveler bugün ders boşken baya eğlenmişler. Bizde kalabalığız.'' Ekin elindeki telefonu kaldırıp herkese tek tek gösterirken onaylayarak başımı salladım. Oyun oynamak eğlenceliydi.

''Tamam şu el bitsin söz.'' Evet iki saat  önce de aynı şeyi söylemişti yalancı sevgilim.

Ayağa kalkarak tam karşılarına geçtiğimde kenara çekilmem için söyledikleri sözleri görmezden gelip televizyonun altındaki raftan tek tek oyunları çıkardım.

''Bu gece tabu oynanacak.''



°•°•°•°



Toprak bazen gerçekten inatçı keçinin teki olabiliyordu. Oyununu böldüğüm için triple oynamayacağını söyleyip ilk el kişi fazlalığından gözlemci olarak kelimeyi anlatan kişiyi kontrol etse de ikinci el zorla oyuna sokmayı başarmıştım. Eştik. Rakibimiz Ekin ve Oğuzken bir buçuk dakika içinde üç tane bilmeyi başarmışlardı. Şimdi sıra bizdeydi. İçimde büyük bir heyecan varken Barış'ın yanına gittim. Anlatmaya başladığım an süreyi başlatacaktı. Heyecanla yerimde kıpırdadım. Sakin olmak zorundaydım yoksa tek kelime bile anlatamadan hayal kırıklığı içinde yerime otururdum.

''Hazır mısın?" Tereddütle Barışa baktım. Yapabilir miydim?

İlk kelime paraydı. Hızlıca yasaklı kelimeleri gözden geçirdim. Kâğıt, dolar, satın alma, ülke ve kazanmaktı. Ne diyeceğimi şaşırdım. Gözlerim kelimeler arasında gidip gelirken artık başlamam gerektiğini biliyordum. Boğazımı temizledim. Kendine güven Fırat!

Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin