Kötü olan dünya değil biz içindekilerdik. Hayatı değiştirmek bizim elimizdeydi. Bir insanı olduğu gibi sevmek ve en temel duygulardan biri, saygı duymak zorundaydık. Aslında bunun bu kadar zor olduğunu da düşünmüyordum. Belki yorum yapmak ve eleştirmek yerine sadece görmezden gelseler, bütün problemler çözülürdü. Ama biz insanlar susmuyorduk. Karşımızdaki insanı ne hale getireceğini bilmeden dilimizi silah olarak kullanıyor, karşımızdaki insanı parçalamaya çalışıyorduk.Dünyadaki her insan kabul görmek, beğenilmek, bir topluma ait olmak ister. Onlardan yalnızca biriydi Alkım. Dışlanmaktan korkmuştu. Korkunç eleştirilerin hedefi olmak istememişti. Bu yüzden mükemmel görünüşünün ve etrafında dolanmak isteyen insanların ilgisine karşı yalnızdı. Tek arkadaşı okuduğu kitaplardı ve bu bana, bir zamanlar olduğum kişiyi hatırlatmıştı. Farklı hayatlar, farklı yaşanmışlıklar fakat neredeyse aynı düşünceler.
''Çocukluğumdan beri farklı olduğumu biliyordum. Çok narindim. Onların oyunlarından zevk alamıyordum. Anneme bunu söylediğimde yani... kendimi kız gibi hissettiğimi söylediğimde gözlerindeki anlayışı hâlâ hatırlıyorum. Bana bu konuyu ne olursa olsun babama söylemememi söylediğinde sebebini anlamamıştım.'' Buruk bir gülüş fırlarken dudaklarından, yanağından akan bir damlayı elinin tersiyle sildi.
''Yıllarca sakladım bende. Kimseye söyleyemedim. Eskiden arkadaşlarım kız gibisin diye dalga geçerken mutlu olurdum içten içe. Annemin kıyafetlerini giyip makyaj yapardım. Ama... Ama ergenlik denen şey felaketti. Vücudum erkek olduğumu vurgularcasına sürekli büyürken içimdeki duygulara karşı koyamıyordum.'' Defterinin kapağına bağlı ipin ardındaki eski bir resmi çıkarıp bana uzattı. Genç, kumral bir kadın ve küçük, tatlı bir oğlan çocuğunun birbirlerine sarılıp kocaman gülümsediği bir pozdu.
''Annemle babam sürekli kavga ederdi. Benim yüzümden. Annem benim için babamdan ayrılmak istiyordu. Bir gün onu ağlarken yakalamıştım. Evdeki herkes huzursuzdu, mutsuzduk. Benim yüzümden. Bende artık gerçek bir erkek gibi davranmalıyım diye düşünmüştüm. Saçlarımı görüyor musun? O gün kesmiştik işte.'' Arkasında iki resim daha vardı. Önceki hallerine ait uzun saçlarının omzuna kadar geldiği bir resim ve on dört-on beş yaşlarına ait bir resim. Hâlâ erkekti. Kaşlarım çatılırken ona döndüm. Güldü. Bakışları Barış ve benim aramda gidip geliyordu.
''İki sene önce ameliyat oldum. Bizimkiler boşandıktan sonra annemle başka bir şehre taşındık. İkimizde çalışarak para biriktirdik. Her şey çok güzeldi. Vücudum yavaş yavaş uyum sağlamaya başlıyordu.'' Hıçkırdı. ''Ba-babam bizi bulana kadar.'' Başını iki yana salladı.
''O-o... beni görünce delirdi. Öldürecek sandım.'' Derin derin iç çekerken saçlarını okşadım usulca. Onu teselli etmek istesem de çatılmış kaşlarımı düzeltemiyordum. Bir an kendi babama şükrettim. Homofobiklik gerçek bir hastalıktı.
''Devamını anlatmak zorunda değilsin.'' Dedi Barış onun ne kadar zorlandığını görünce.
''Hayır. Anlatmak istiyorum. Daha önce kimseye anlatamadığım için iyi geliyor galiba.'' Bir süre sustu. Gözyaşlarını kurulayıp burnunu çekti. Gözleri kıpkırmızı ve şişti. Fakat dudaklarında bir tebessüm vardı. Alkım her zaman gülmeyi beceren biriydi.
''O şerefsiz adam.'' Dedi. Sanki böyle hitap etmek ona güç vermiş gibi dikleşti. ''Bana saldırmaya kalktığında ameliyatın üstünden altı ay gibi bir zaman geçmişti. Biliyordum, öldürecekti beni. Yani annem onu bıçakla yaralayana kadar.'' Omuz silkti. Yüzümüze bakmıyordu. Barış'ın yeni duyduğu şok olmuş suratından belliydi. Tepkimizden korkuyordu.
''İyi yapmış.'' Dedim birden.
''Bence de!" Diye ekledi Barış. Güldü Alkım. O gülünce içim rahatlamıştı.
''Bu yüzden mi türkiyeye geldin?"
''Evet. İsviçre toplum cinsiyet özgürlüğü konusunda rahat bir ülke. Babam madur taraf gibi görünse de cinsiyet değiştirdiğim için cinayete teşebbüs ettiği ortaya çıkınca hapis cezası aldı. Hapisten sonra da sınır dışı edilecek.'' Burayı o kadar mutlu söylemişti ki bizde güldük.
''Annen peki?" Omuzları düştü.
''Annem ne olursa olsun birini yaraladı. Kaçış yok. Bir yıl hapis cezası aldı. Bende daha on sekiz olmadığım için buraya geldim. Babamın ailesinin yanına. Yani en azından onlar antalyadan buradaki evlerine dönene kadar. Sonra görüyorsunuz işte. Kovulmuş, hakarete ve bilimum bedduaya uğramış bir şekilde karşınızdayım.''
Ona sarıldım. Aklıma hiçbir teselli cümlesi gelmedi. Ne diyebilirdim ki zaten? Geçecek, iyi ol mu? Bunları defalarca kez duyduğuna emindim. Bu yüzden dakikalarca yanında durduk. Garip bir şekilde konu başka yerlere gitti. Doğma büyüme isviçrede olduğu için oraları anlattı. Yeni evlerini, arkadaşlarını ve tabi ki hoşlandığı çocuğu. Utangaç tavrı onunla dalga geçmeme sebep oldu ve kafama bir yastık fırlattı. Güldük. Kızdım. Ve bir yastık fırlattım. Aramızda neredeyse bir savaş çıkacaktı. Yani Barış engel olana kadar. Saat gecenin üçü. Kimseyi rahatsız etmeyin dediğinde ancak ne kadar uykumuz olduğunu hatırladık. Uyumanız gerekiyordu. Yarın okul vardı fakat ben daha merdivenlerdeyken ''okula gitmeyeceğim.'' Dedim. Bi yandan esniyordum.
''Bende.'' Dedi Alkım benden daha dinç bir sesle.
''Uykusuz kalındığı için okula mı gidilmez?" Diye minik bir isyan çıkardığında Barış, bilerek ona yasladım kendimi. Tip tip suratıma bakarken güldüm. Bir şey demeden beni de kendisiyle birlikte merdivenlerden yukarı taşıdı.
Sonunda ikimizin odalarının önünde kalakaldık. Evde fazladan oda yoktu. Bu yüzden Barış'ın kapısını açtım.
''Ben burada kalırım. Sende bu gece benim odamda idare et.'' Başını salladığında odanın içine gitmiştim ki arkamda Alkım'ın sesini duydum. Ona döndüm.
''Gerçekten güzel olduğumu mu düşünüyorsun?" Gülümsedim uyku sersemi zar zor.
''Barış kadar olmasa da eh, güzelsin.'' Gözleri parlamıştı ikisininde. Biri utançla başını eğerken diğeri havalı bir tavırla saçlarını savurmuş, ona verdiğim odaya girmişti.
Baş başa kaldığımızda kapıyı kilitleyip yanıma geldi. Ben çoktan yatağa atmıştım kendimi. Uyumam an meselesiydi.
''Burada uyumam doğru değil. Ya Fırat görse?"
''Alkım'ın yanında uyumamı mı tercih edersin?" Yanıma kıvrıldığında gerildiğini hissettim.
''Hayır tabiki. Sadece yakalanmaktan korkuyorum.'' Başımı boynuna gömdüm ve mis kokusunu solurken mırıldandım.
''Uyandıktan sonra kapıyı üstüme kilitle.'' Sesini çıkarmadı. Ellerini saçlarımda dolandırmaya başladığında hissettiğim huzurla iç çektim.
Uyku yavaş yavaş beni kendine hapsederken ''seni seviyorum.'' Diye mırıldandım. Ve uzaktan onu duyduğumda şimdiye kadar ki en rahat uykumu çekeceğimi biliyordum.
''Bende seni...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baştan Çıkarma Oyunları (GAY)
Roman d'amour+18 Duygular değişken ama çok güçlüdürler. Hüzün çok kolay bir şekilde öfkeye evrilebilir. Ya da mutluluk yerini acıya bırakabilir. Peki nefret gerçekten aşka dönüşebilir mi? Hayır hayır! Bizim hissettiğimiz tutku. Aşk için fazla azgınız. Hetero ol...